|
Yeni Büyükelçi Ünal'dan hızlı başlangıç

ÖMER ÖZEN
Geçtiğimiz yılın
Eylül ayında Ottava'ya atanan Büyükelçi Selçuk Ünal'la Türkiye-Kanada
ilişkileri, Türk toplumu ve diplomasiden konuştuk. İşte sorularımız
ve Büyükelçi Ünal'ın yanıtları:
- Ankara doğumluyum, 23 yıldır hariciyeciyim. 20 küsur yıldır Dışişleri'nde
çalışıyorum. Merkez görevimden sonra ilk dış görevim Katar, sonra
İrlanda, sonra Ortadoğu Dairesi. Bilahare biri Cenevre'de biri New
York'ta olmak üzere iki kez Birleşmiş Milletler'de görev aldım.
Daha sonra, buraya gelmeden önce 4 yıl boyunca Dışişleri Bakanlığı
Sözcülüğü yaptım. 9 Eylül 2014'ten beri de burada görev yapıyorum.
- Bu mesleğe
girmek nereden aklınıza geldi?
- Ülkeme hizmet için bu mesleğe girmek istedim. Babamın kendince
küçük de olsa bir işyeri vardı. O işyerine devam etmek yerine Hariciyeye
girmeyi tercih ettim. Sınava girdim, kazandım; kadermiş, işte 23
yıldır görev yapıyorum. Sonra da zamanında annem ve babamın iki
yıl da olsa çalışmış olduğu ülkeye Büyükelçi olmak kısmet oldu.
Bu da tamamen kaderin bir tecellisi, ne derler, güzel bir cemilesi...
- Peki
kafanızdaki beklentilere yanıt verdi mi meslek?
- Meslek, tabii. Her şeyden önce dünyanın zor bölgelerinde ülkenizi
temsil etmek büyük bir şeref. Oralarda Türkiye'nin dış politika
çıkarlarını savunmaya çalışmak, ülkemizi anlatmak, tarihimizi anlatmak,
bunlar da ülkesini sevenler için son derece tatminkâr eden görevler.
Ben şu ana kadar görevlerimi memnuniyetle yerine getirdiğimi söyleyebilirim.
Tabii, her meslekte olduğu gibi görünen görünmeyen birçok zorlukları
var. Bunlar da bazı zor koşullarda, beklenmedik yerlerde görev yapmak.
Bazan, askeriyede olduğu gibi zor şartlarda veya güvenlik koşullarının
olmadığı yerlerde görev yapmak da dahil, bazen size dostane olmayan
ülkelerde olmak da dahil, ama hiçbirimizin işi kolay değil. Her
iş zor. Ama genel olarak memnun olduğumu söyleyebilirim.
- Gerçi
henüz daha dört ay oldu ama buradaki göreviniz, olayları değerlendirmek
açısından, içeriden mi daha kolay dışarından mı daha kolay?
- Açıkçası, Türk dış politikasına baktığınız zaman, merkez görevler
de zordur. Dışarıdaki görevler de kolay değildir. Her yerin kendine
göre eksisi artısı, kolaylığı zorluğu oluyor. Mesela Kanada açısından
baktığınızda, Kanada çok büyük bir ülke. Kıta zaten, dünyanın ikinci
büyük coğrafyası. Vatandaşlarımız dağınık. Buranın da böyle bir
zorluğu var.
-
Genelde görevinizin ne kadarlık kısmı Türk vatandaşlarıyla ne kadarlık
kısmı resmi Kanada makamlarıyla ile oluyor?
- Bizim açımızdan, mümkün olduğu mertebe, tabii vatandaş sayısına
bağlı olarak gelişir belki; örneğin Almanya koşullarında Büyükelçilik
ya da Başkonsolosluklar vatandaşlarla daha çok meşgul olabiliyorlar.
Vatandaşların yaşam koşullarının zor olduğu, yerel müktesebat açısından
daha yoğun olmamız gerekmektedir. Kanada bu anlamda daha farklı
bir yer. Mesela bir Almanya, bir Fransa gibi kalabalık değil. İkincisi,
Kanada'nın özelliğinden gelen bir şey; vatandaşlarımızın burada
vatandaşlık hakkı alması daha kolay. Vatandaşımız bulunduğu yerde
vatandaşlık aldığında bazı sorunlar otomatik olarak çözülüyor. Bu
da bizim görevimizi bir anlamda daha kolaylaştırıyor. Ama tabii,
özellikle burası için söyleyeyim, zamanımızın yarısı vatandaşlarımızın
iyiliği için çalışmakla geçiyor. Konsolosluk işlemlerimizle en ücra
yerlerdeki vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek en önemli önceliklerimiz
olduğunu söyleyebilirim.
- Şu an
için Kanada - Türkiye açısından ikili ilişkilerde durum nasıl?
- Şöyle söyleyeyim; tarihe baktığımızda her iki ülke de hep yan
yana mücadele etmişler. Birinci Dünya Savaşı hariç. Esasen Birinci
Dünya Savaşı da ilişkilerimizin önemli bir boyutunu içeriyor. Neden?
Burada bildiğiniz gibi bir eyalet var, Newfoundland. O tarihte Kanada'ya
bağlı değilmiş ama, Çanakkale'ye gitmiş bir alay var, 'Newfoundland
Regiment' adı altında. O alay hakikaten ilk savaşını Çanakkale'de
veriyor. Oradan geri çekilip Avrupa cephesine gönderiliyor ama,
Newfoundland Atatürk'ün Anzak askerlerinin anneleri için söylemiş
olduğu o ünlü sözleri hiçbir zaman unutamıyor. Benim ilk resmi ziyaretimde
Newfoundland için bu sözlerin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu
tabii, tarihi dokudaki ilişkilerimizin önemli bir parçası. Ama ondan
sonra, İkinci Dünya Savaşı'nda, Kore Savaşı'nda, daha yakına gelirsek,
Kosova'da, Libya'da... Hep Kanada ve Türkiye aynı kampta görev yapmışlar.
İki ülke de G20 üyesi.
Ticari ilişkilerimiz
esasen mevcut potansiyelin çok altında. Toplam ticaret hacmi 2014
rakamlarına göre 2,5 milyar dolar kadar. Avrupa'yla falan karşılaştırdığımız
zaman çok fazla bir şey değil. Tabii bizim önceliğimiz mümkün olduğu
kadar bu ticari ilişkilerimizi geliştirmek.
Ben iki halk
arasında herhangi bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Gördüğüm kadarıyla
Kanadalılar Türkiye'ye nesnel bakabilen insanlar. Bizim zaten insanımız,
halkımız malum. Vatandaşımız da buraya gördüğüm kadarıyla intibak
etmiş durumda. İlişkiler tabiatıyla 1915 olaylarının yorumu hakkında.
Bu konuda aynı görüşte değiliz.
Bunun da değişik
sebepleri var. Burada, Kanada'da bilindiği gibi 1980'li yıllarda
görevlilerimizi, başta Albay Atilla Altıkat olmak üzere hedef alan
Ermeni terörizmi var. Onun yanında Ticari Ataşemiz suikastta yaralanmış
ve bu yaralarından ötürü şehit olmuş. Yine 1985 yılında Büyükelçiliğimizi
basıp çalışanlarımızı rehin alma... O sırada Büyükelçinin yaralanması,
Kanadalı güvenlik görevlisinin öldürülmesi, buradaki Ermeni diyasporasının
varmış olduğu durumu gösterir şeyler. Bildiğiniz gibi şehit albayımızın
saldırganları hiçbir zaman yakalanmadı. Bizim için dosya kapanmış
değil. Her zaman, her vesileyle dosyayı Kanada makamları nezdinde
takip ve tenkit ediyoruz.
Ticaret ataşemizin
saldırganları yakalanmış, yargılanmış ve sonrasında yurtdışı edilmiş.
Büyükelçiliğimizi basanlar da kanuni takibata uğramış ama, şehit
albayımızın saldırganlarının bulunamaması bizim için açık olan bir
dosyadır ve takip edeceğimiz bir dosyadır.
Bunun ötesinde
Kanada Senatosunun ve Avam Kamarası'nda 2002 ve 2004 yılında alınan
bu konudaki kararları kabul etmemiz mümkün değil. Keza 2006 yılından
beri de bildiğiniz gibi her 24 Nisan'da bir açıklama yapılıyor.
Bu açıklamalarla mutabık olmadığımızı her vesileyle dile getiriyoruz.
İlişkilerimizde anlaşamadığımız en önemli nokta bu.
Elbette bir
iç politika durumu var, belki ona göre bir davranış söz konusu ama,
bizim Kanada'yla tarihi ilişkilerimizin ve G20 üyeliği dışında,
örneğin Afrika'da, Ortadoğu'da, Kafkasya'da, Karadeniz'de ortak
çıkarlarımız söz konusu. O nedenle Türkiye'nin görüş ve yaklaşımlarının
göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

- Ticaret
hacminin artırılmasında Büyükelçilik olarak nasıl bir etkinliğiniz
ve göreviniz olabiliyor?
- Öncelikle ülkemizin sunduğu ekonomik ve ticari imkânların anlatılması
bizim ilk görevimiz. İkincisi, ihracatımızı artırmak. Bunun için,
buraya ne kadar Türkiye'den ihracatçımızı çekebilirsek ve Kanada'ya
ne kadar çok satış yapmayı sağlayabilirsek o kadar çok yararımıza
olacaktır. Üçüncüsü, biliyorsunuz dünyada dış yatırımlar ekonominin
bir parçası haline geldi. Türkiye birçok alanda çok sayıda ülkeden
dış yatırım alan bir ülke. Sonuçta bu Türkiye'ye istihdam olarak
dönüyor. Yatırımcının orada bıraktığı miktar olarak da Türkiye'ye
bir avantaj sağlıyor. Bu anlamda Kanada'yla ilişkimizin de madencilik
boyutu var. Yaklaşık bir düzine Kanada firması Türkiye'de yatırım
yapmış durumda. Dolayısıyla herhangi bir alanda bu yatırımların
olması halkımızın da yararına olun bir konu. O yatırımların çekilmesi
bizim çalışma alanımız tabii. Dördüncüsü, bazan işadamlarımızın,
yatırımcılarımızın olası sorunlarını çözmek ya da çözülmesine katkıda
bulunmak asli işlerimizden.
- Bildiğiniz
gibi 2015 yılına girmekle basında, şurada burada 1915 olaylarına
ilişkin yayınlara başlandı. Bu konuda sizin bir çalışmanız oluyor
mu, olacak mı?
- Birçok yerde olduğu gibi Kanada'da 1915 yılı olaylarıyla ilgili
Ermeni diyasporasının çeşitli girişimleri olacaktır ve biz bunları
elbette yakından izliyoruz. Burada önemli olan 1915 yılı olaylarının
doğru anlatılması bizim bir diğer asli görevimiz. Bu anlamda da
Kanadalı yetkililerle, makamlarla, kanaat önderleriyle, basınla
çalışmalarımız sürüyor, sürecek.
- Türk
kökenli sivil toplum örgütleriyle, örneğin işte Federasyon var,
çeşitli dernekler var, herhangi bir girişiminiz olacak mı?
- Kuşkusuz bizim tüm derneklerle iletişimlerimiz sürecek. Bu bağlamda
derneklerimiz bizden ne zaman bir yardım isterlerse, onlarla elimizden
gelen işbirliğimizi göstermeye çalışacağız. Burada dernekleşmiş
ya da dernekleşmemiş Kanada yurttaşı olmuş vatandaşlarımızın her
zaman görüşlerini özgürce dile getirmeleri arzumuzdur.
- Bu arada
Kebek kentinde bir Yunus Emre anıtı ya da büstü açılması söz konusuydu.
Bu konuda bir gelişme var mı?
- Evet, biliyorum; daha birkaç gün önce oradaki Fahri Başkonsolosumuzla
konuyu görüştüm. Benden çok önce bir girişim yapılmış ve belirli
bir noktaya ulaşmış. Ancak bir süreden beri akil kalmış. Bunun canlandırılması
için bir süreden beri bir çalışma da var. Yunus Emre'nin büstünün
dikilmesi için belediye nezdinde yeniden bir girişim yapılıyor.
Bu girişimlerden olumlu sonuç almayı umuyoruz.
- Herhangi
bir biçimde iptal mi söz konusuydu?
- Hayır, bizim açımızdan hiçbir zaman iptal edilmedi. Sadece bu
büstün oraya dikilmesi fikri ortaya çıkmış, belediyeye resmen iletilmiş.
Ve belediyeden olumlu bir cevap alınmış. Ancak işte daha sonra kuvveden
fiile geçirilememiş. Şimdi yeniden bu konudaki görüşmelerimiz devam
ediyor.
- İkili
ilişkiler açısından, herhangi bir ziyaret söz konusu olmuyor. Bunun
özel bir nedeni var mı? Acaba bu 1915 olayları konusundaki demeç
nedeniyle mi bir soğukluk söz konusu?
- Pek sanmıyorum. Dışişleri Bakanımız Şehit Diplomatlar Anıtının
açılışı için gelmişti. Daha sonra yine Brüksel'de NATO toplantısında
ikili görüşmeler yapıldı. Cumhurbaşkanlığı düzeyinde ise, biz Türkiye
olarak Kanada Genel Valisi'ni Çanakkale Savaşları'nın yüzüncü yılı
dolayısıyla davet ettik. Bir önceki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül,
gerçi görevde değildi ama, buraya geldi. Doğru, başbakanlar düzeyinde
bir görüşme olmadı ama, bildiğiniz gibi Türkiye bu yıl G20 dönem
başkanı. Bu vesileyle ilgili bakanların Türkiye'ye ziyaretlerini
bekliyoruz. Keza, Kasım ayında Antalya'da gerçekleştirilecek zirveye
Kanada Başbakanı da davet edilecektir.

- Serbest
Ticaret Antlaşması'nda bir gelişme var mı?
- O konuda Avrupa ile antlaşmanın imzalanması gerekiyordu. O gerçekleşti
ve biz yeniden Kanada'ya bu konuda anımsatmada bulunduk ve şimdi
görüşmeler için oradan yanıt bekliyoruz.
- Vankuver
ve Montreal'de konsolosluk açılması yönünde bir tasarı vardı. Herhangi
bir gelişme var mı bu konularda?
- Bu konuda her iki taraf da hukuki altyapıyı tamamladı. Biz her
iki konsolosluk için de Kanada makamlarına başvurduk, her iki konsolosluk
için de izinleri aldık. Her iki konsolosluk için de Bakanlar Kurulu
Kararı'nı çıkardık. Bundan sonra imkân ve ihtiyaçlarımızın önceliğine
göre vatandaşlarımıza iyi haberlerimizi verebileceğiz.
- Herhangi bir
biçimde karşılıklılık ilkesi bulunuyor mu? Örneğin Kanada'nın İzmir
ya da Adana'da mı olur, böyle bir isteği bulunuyor mu?
- Yok, karşılıklılık ilkesi gözetilir ama, Kanada ile Türkiye arasında
böyle bir istek yok. Biliyorsunuz onların İstanbul'da bir konsolosluğu
vardı. Onu Başkonsolosluk düzeyine çıkardılar. Bildiğiniz gibi bizim
Toronto Başkonsolosluğumuz eskiden beri görev yapıyor. Biz iki başkonsolosluk
açmak istediğimizde hemen izin verdiler. O da, bizim vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarını anladıklarını gösteriyor. Kaldı ki, sadece vatandaşlarımızın
ihtiyaçları için değil, bu iki kent de büyük kültürel merkezler.
Kültürel tanıtımımıza katkıda bulunacak altyapılar mevcut. Dolayısıyla
buralarda da kuvveden fiile en kısa zamanda geçeceğiz.
- Bildiğiniz
gibi yaz aylarında yeni bir seçim geliyor ve ülke gerçekten büyük.
Geçen Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi yine bazı zorluklar
yaşanacak. Bu konuda yurttaşların yurttaşlık görevlerini yapabilmesini
kolaylaştıracak herhangi bir çalışma yürütüyor musunuz?
- Bu konuda, bakanlığımızın yönergeleri doğrultusunda bazı önerilerde
bulunuldu, Yüksek Seçim Kurulu'na iletildi. Ama işte netice itibarıyla
Türkiye'de bu konuda yetkili kurum Yüksek Seçim Kurulu olduğu için,
onun yapacağı çalışmalar ve yurtdışındaki teşkilatımıza yönelik
mevzuat çerçevesinde düzenlenmesi gerçekleştirilecek. Bu konuda
Ankara'da Bakanlığımız ve Yüksek Seçim Kurulu arasında yoğun bir
toplantı trafiği yürüyor. Sanıyorum yakın bir süre içinde bize bazı
bildirimler yapılacak. Biz de bunları vatandaşlarımıza duyuracağız.
- Gelir
gelmez ayağınızın tozuyla Kanada'yı bir baştan öbürüne gezmek durumunda
kaldınız. Gittiğiniz yörelerden gözlemlerinizi paylaşır mısınız?
- Aslında biraz denk geldi. Göreve başlamış olduğum dört ay içinde
Ottava dışına onbir kez çıktım. Üç kere Montreal'e üç kere Toronto'ya
gittim. Burada, hem ticari ziyaretlerde bulundum hem de sivil toplum
kuruluşlarımızla buluştum. Ayrıca o tarihlerde Kurban Bayramı kutlamaları
vardı, onlara katıldım. Öbür eyaletlerde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
kutlamaları vardı, onlara katıldım; Vankuver'de, Edmonton'da...
Halifaks'ta Sayın 11. Cumhurbaşkanımız Güvenlik Konferansı'na katılıyordu,
ona refakat için gittim. Ve ilk resmi ziyaretimi de, Newfoundland'a,
Saint-Johns'a yaptım. Onun sebebi de bu eyaletle bizim tarihi bağlantımızdı.
Çanakkale Savaşlarına katılan alay dolayısıyla Askeri Ataşemiz Serkan
Beyle birlikte resmi olarak bu ziyareti gerçekleştirdik. Tarihi
bir anlamı vardı bunlar içinde. Bu vesileyle hem yerel makamlarla
görüştük hem de az ya da çok vatandaşlarımızla görüştük; varsa dertlerini
dinledik, yoksa tavsiyelerini aldık.
- Türk
toplumuna vermek istediğiniz bir iletiniz var mı?
- Ben gittiğim her yerde vatandaşlarımıza verdiğim mesajı sizin
aracılığınızla da vermek isterim. Birincisi, Kanada vatandaşlığını
almış olanlar bu haklarını kullansınlar. Bu ülkede mutlu ve esenlik
içinde yaşasınlar. İkincisi, ülkeleriyle, toplumlarıyla bağlarını
koparmasınlar. Üçüncüsü, Kanada'da yaşamakla birlikte Türk dilini,
Türk kültürünü, örf ve adetlerini yaşamaya ve yaşatmaya ve çocuklarına
aktarmaya devam etsinler. Şunu bilsinler ki, Türkiye Cumhuriyeti
kendilerine hizmet için her zaman hazırdır.
Ocak-Şubat
2015
|