Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür
Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine
Annesine
göre, Merve'nin doğuşunda 'kıskançlıktan' akvaryumda
en sevdiği balık intihar etmiş. 'Arkadaşlık, sevgi, paylaşmak,
hasret ve en önemlisi de saygı. Bu kavramların insanın insan
olmasına katkıda bulunduğunu' söylüyor Merve. Şiir okumak
onun için bir empati, kendini öbürünün yerine koymak eş deyişle.
Ve şunu söylüyor Merve ayrıca: 'Bundan böyle bu sayfalarda
yapacağım şair ve şiir yorumlarında sizlerin de Türkiye'de
kalan sevdiklerinizden, evinizden, bahçenizden, gökyüzünden
çok renk bulacağınıza, unuttuğunuz bir türkünün sesini duyar
gibi olacağınıza, burnunuza fırından simit kokusu geleceğine
yürekten inanıyorum."
Siz de katılır mısınız?
Ömer
F. Özen
|
Merhaba sevgili
Bizim Anadolu okurları. Bu köşede sizleri Türk şairleri ve şiirleriyle
buluşturmaktan mutluluk duyuyorum.
Şiir edebi eserler
içinde en fazla yazılan ve okunan türlerdendir. Her şairin kendine
ait bir şiir anlayışı var. Bu nedenle şiirin tanımını yapmak hayli
zordur. Kimileri felsefi açıdan değerlendirir yazılan şiirleri,
kimisi de şiirde anlam aranmaması gerektiğini savunur. Herkes bilir
ki, şiir düşüncelerimizi herkese ulaştırmada kullanılan bir araçtır.
Şiir okurken bir başka dünyaya gideriz, o dünyada her şey mümkündür;
herkes ne istiyorsa dile getirebilir o dünyada. Bütün düşünceler,
bütün istekler kabul görür. Şiirin belirli bir konusu yoktur; hakkında
düşüncelerimizi söyleyebileceğimiz her olay, her eşya, her düşünce,
duygu ve hayal şiirimizin konusu olabilir.
Bu ay sizlere
Türk şiirinde yeni bir çağ açmış olan büyük üstat Nazım Hikmet
Ran'dan bahsetmek istiyorum. Nazım Hikmet Ran hece ölçülerinin
kalıplarını kırarak ilk defa serbest nazıma geçen şairimizdir. Yazdığı
şiirlerin çoğu her kesimden insanın anlayabileceği ve anlam çıkartacağı
türdendir. Her zaman halkı küçümsemekten kaçınmış ve yaşamın gerçeklerinden
kaçan şairleri kınamıştır. Cumhuriyet döneminin değerlerini kökünden
sarsmış olan Nazım Hikmet Ran'ın yazdığı birçok şiir toplatılmış,
ancak o öldükten yıllar sonra, 1968 yılında yayınlanmıştır. Düşünceleri
nedeniyle 12 yıl hapis yatmış, aftan yararlanıp hapisten çıktıktan
sonra öldürülme korkusuyla vatanını terk etmiştir. Son döneminde
Rusya'da yazmış olduğu şiirlerin birçoğu vatan özlemiyle doludur.
Dünyanın önünde eğildiği ünlü şairimizi Türk şiirine kattığı değerlerden
ötürü sahip çıkmalı ve ona hak ettiği saygıyı her zaman göstermeliyiz.
Bu sayıda Nazım Hikmet Ran'ın yazdığı üç bölümden oluşan
"Yaşamaya Dair" şiirinin üstüne konuşmak
ve bizlere gönderdiği iletilerden söz etmek istiyorum.
Yaşamaya Dair
(1)
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden
Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine
ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için
yaşamak yani ağır bastığından.
(1947)
Ayın
şiiri
Her
ay okuyucularımıza ayırdığımız şiir bölümünde sizin de şiirleriniz
yayınlanabilir, ayın en iyi şiiri sizin imzanızı taşıyabilir.
Şiirlerinizi
bizimanadolu@
yahoo.com
ya
da
'Genç
Anadolu, C.P. 1141, Succursale Desjardins, Montréal, Québec
H5B 1C3' adresine yollayın; gelecek sayıda kim bilir, belki
de sizin şiirinizi yayınlarız.
Ayrıca
her ay ayın şiirine bir kitap armağanımız olacak.
|
Her yaşadığımız
anı ciddiye almamız gerektiğini vurgulamıştır Nazım Hikmet.
Her anımızın tadına vararak, her gün biraz daha fazla hayata bağlanmamızı
söylemiştir. Uğrunda ölebilecek bir hedefimizin olmasından ve bu
hedefi kimsenin zoruyla hedef haline getirmememiz gerektiğinden
bahsetmiştir bu şiirinde. Yaşamanın her zaman ağır basması gerektiğine
ve en zor anda bile yaşamaktan vazgeçilmemesi gerektiğine inanmıştır
ve de eklemiştir şiirin sonuna; eğer bir şey yapıyorsa bir insan,
onu başkaları için değil öncelikle kendisi için yapmalıdır.
(2)
Diyelim ki, ağır hastanelik hastayız,
yani,beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu diye bakacağız pencereden,
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki
dövüşülmeye değer bir şeyler için
diyelim ki cephedeyiz
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki
hapisteyiz.
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası, rüzgârıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani nasıl
ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
(1948)
Şiirin bu bölümde
büyük üstat bize yine yaşamanın ne kadar kutsal bir şey olduğunu
ve hangi koşullara sahip olursak olalım, hangi durumda olursak olalım,
hayatın tadına varmamız gerektiğini ve her zaman, en kötü anda bile
yaşamın bize sunduğu güzelliklerin tadına varmamız gerektiğini vurgular.
Nerede yaşıyor olursak olalım, nasıl yaşıyor olursak olalım, biz
gene de hiç bir zaman ölmeyecekmiş gibi yaşayalım.
(3)
Bu dünya soğuyacak
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yıldız zerresi yani,
yani koskoca bu dünyamız.
Bu dünya
soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut olu bir bulut gibi de değil
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
(Şubat 1948)
Bize
Katılın!
Gençlik
sayfasına katılmak ister misiniz?
Çevrenizden bize haberler ulaştırıp, gençliğin sesini duyurmak
istiyorsanız, hemen
bizimanadolu@yahoo.com
ya
da
'Genç Anadolu, C.P. 1141, Succursale Desjardins, Montréal,
Québec
H5B 1C3'
adresine yazın.
Yazılarınızı,
şiirlerinizi bekliyoruz. Hadi kâğıdı, kalemi elinize alın
ya da bilgisayarın başına geçin!
|
Hepimizin bildiği,
ama her seferinde unutmak istediği bir gerçeğe değinmiştir şair
şiirin bu bölümünde; insanların ölümlü olduğuna. Hayatın kısa olduğuna
ve bu kısa zamanı en güzel şekilde değerlendirmemiz gerektiğini
dile getirmiştir. Bir köşede durup üzüleceğimize, hayatımızın bir
gün biteceğine, neden hayatımızı en güzel şekilde değerlendiremiyoruz
demektedir şair. Zaman akıp geçiyor ama biz bu zamanı sevdiklerimizle,
sevdiğimiz işle uğraşarak geçirebiliyor muyuz? Kaçımız farkındayız
yaşadığımızın, kaçımız nefesimizi çektiğimiz zaman bir sonbahar
havasında, gözlerimizi kapatıp iyi ki yaşıyorum diyebiliyoruz? İşte
Nazım Hikmet Ran'ın yazmış olduğu bu şiir bizi yaşam hakkında
düşündürüyor.
Bu vesileyle
Nazım Hikmet Ran'ı anıyor, sizleri de her ay şiirle buluşturmaktan
mutluluk duyarak bu ayın yazısını burada tamamlıyorum.
Gelin şiirle
süslendirelim hayatımızı; özlediğimiz memleketimizi, sevdiklerimizi,
aşkımızı ya da doğanın bütün güzelliklerini bulalım şiirlerde. Bütün
bir ay boyunca şiirle kalın... Ve unutmayın, paylaşmak istediğiniz
şiirlerinizi bu köşede yayınlamaktan mutluluk duyacağım.
Sevgi ve muhabbetle...
Kasım
2007
|