|
Pelin Yazar Cañez sanat ve eğitimi bir arada sürdürüyor

ÖMER F. ÖZEN
Pelin Yazar
Cañez sanatla uğraşıyor, ressam, doğru. Ama o sadece bir ressam
değil. Sanatçılığı, ressamlığının yanında toplumsal bir sorumluluğu
da var.
Bazan çocuklarla,
bazan yetişkinlerle, yetişkinlerin ileriki yaşlarda olanlarıyla
iletişim içinde. Onların iç dünyalarına, duygularına sesleniyor,
yol gösteriyor kendi içlerindeki yolculukta ya da toplum içindeki
yolculuklarında….
Kişioğlu ya
da kişi kızı büyük bir bilinmez varlık… Kim bilir, belki de sanatla
anlamaya ve onların kendilerini anlamasına yardımcı olmaya çabalıyor.
İlk gençlik
çağları Kadıköy'ün tozlu sokaklarında geçmiş. Ama ailede hep birileri
sanatla uğraştığından olacak, huyundan mı, suyundan mı bilinmez,
kendisini sanatın içinde bulmuş; çünkü baba müzikle uğraşır, anne
'ev hanımı' olmasına karşın kendini resme vurursa, abla konservatuara
gidiyor olursa… ehh, böyle bir aileden şöyle ya da böyle sanata
bulaşmadan çıkmak herhalde zor olurdu.. zor olmasa da doğaya aykırı
bir oluşum ya da yine kim bilir, 'bana ne sanattan, manattan'
deyip kendini başka alanlara da atabilirdi kişioğlu ya da kızı,
şimdilerde kitap okumayan, sanata tüküren siyasetçilerimizde olduğu
gibi..
Hayır, Pelin
Yazar Cañez, kendini doğallığın içinde, sanatta bulmuş.
Bundan sonrasını
kendinden dinleyelim:
-
Klasik sözlerdir biliyorsunuz; işte, çok küçükken başladım vb...
Ama başka sanat dallarıyla da uğraşıyordum, yazı falan.. sonra kendimi
resmin içinde buldum. Marmara Üniversitesi'nde resim bölümünde okudum.
O dönem yaptığım resimler çizgisel ağırlıklıydı. Hocam Nevhiz
Tanyeli'ydi. Desene çok önem verirdi. Zaten desen, çizgi çok
önemlidir, resmin alfabesidir. Renge karşı ilgim çok yoğundu. Daha
sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Görsel ve Çevresel Sanatlar'da
mastır yaptım. Orada da Ahmet Keskin'le çalıştım.
İlk orada yaptığım resimlerde değişiklikler başladı. Artık biçimler
daha önceki gibi çizgisel anlamda değil, fon, biçim vb, renkle gelmeye
başladı. Fakat o zaman kullandığım palet de izlenimcilerin paleti
gibiydi.
Sonra sanat
eğitimciliği içinde bulmuş kendini Pelin Yazar Cañez.
- Bu arada resim eğitimciliğiyle sürekli ilgileniyordum. Sonja
Tanrısever'le tanıştım, onunla birlikte okul öncesi çocuklarla
ilgili bir takım uğraşılara katıldım. Daha sonra ABD'ye Şikago'ya
gitmeye karar verdim.
- Nereden
aklınıza geldi ABD'ye gitmek?
- Aslında sanatla uğraşan biri için çok güzel bir şey, yurtdışına
gitmek ve oradan hangi noktada olduğunu görmek. Çocuk üzerine eğitim
görmek istiyordum. O yüzden çocuk müzesinde staja başladım.
İşlikte kapalı
kalıp çalışmak, resim yapmak kişinin kendisiyle ilgili bir şey diyor
Pelin Yazar Cañez, kişinin kendini sorgulaması, kendisiyle
kalması gibi bir şey..
- Eğitime gelince, çocuklarla birlikte olmak öğrenmekle ilgili bir
şey. Onlarla her zaman yeni bir şeyler öğreniyorum. Eş deyişle şablon
olarak öğretmiyorum. Onların gittikleri yola gözlemci olarak katılıyorum
ve yönlendirme yapıyorum biraz. Sanat yoluyla kendilerini keşfetmelerine,
kendilerine güven duymalarına yardımcı oluyorum. Dolayısıyla Türkiye'de
olsun, ABD'de olsun ya da burada Montreal'de olsun pek çok çocukla
çalıştım, çalışıyorum.
-
Resimlerinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Biliyorum biraz zor bir soru
ama, yine de sanatçı kişi, 'şu yöntemi kullanıyorum,
şu akıma yakınım, şu akım içinde görüyorum' gibi kendini
tanımlayabilir bence..
- Resimlerim için herhangi bir 'izm' koymuyorum. Buraya
geldikten sonra çok değiştim; palet çok değişti, kullandığım renkler
çok değişti. Biraz önce söylediğim gibi, biçimler renklerle ortaya
çıkıyor. Müziksel bir yaklaşımı da var; örneğin bir caz gibi.. Benim
için armoni. Ritim (ezgi, vurgu), kompozisyon (birleştirme, ortaya
koyma) çok önemli. Bunları yaparken elbette ki aklımı kullanıyorum.
Ama bunların arkasında her sanatçının sahip olması gereken olgu
sezgi tabii ki.
İstanbul yürekte
kalan bir ağrı...
- Biraz
da sanatçının içinde bulunduğu yerden, ortamdan söz etsek…
- Montreal'in
ayrı bir sıcaklığı var; İngilizce'nin, Fransızca'nın dışında göçmen
kendi dilini de rahatça konuşabiliyor. ABD'de öyle değildi. Kişinin
örneğin İspanyolca ana dili olsa bile İngilizce konuşmak zorundaydı.
Burası daha renkli geldi bana. Şikago'yu da çok sevdim, burada olduğu
gibi orada da sanat çevresindeydim. Orayı da çok severek yaşadım
eş deyişle. Özlüyor muyum? Eğer özleyeceksem, en başta İstanbul'u
özlerim... O yürekte kalan bir ağrı belki..
- Acaba
yaşadığımız kentlere uzaktan bakmak, onları uzaktan özlemek daha
mı güzel oluyor?
- Güzel oluyor mu? Pek bilemeyeceğim ama, her şeyden önce göçmenliği
göçmen olmadan anlamak çok zor. Bazan zor oluyor. Orada hiç dikkat
etmediğimiz bir takım şeyler aklınıza takılabilir. Örneğin kahvede
otururken ayağınıza dolanan bir kedi sizi orada rahatsız edebilirdi.
Ama burada onu bile arayabilirsiniz. Çünkü ait olduğum köklerim
var orada. Benim o köklerim Türkiye'de ve ben nereye gidersem gideyim
bir burukluk olacaktır.
Pelin Yazar
Cañez sanat, eğitim derken, göçmenliği de bir sanatçı olarak
yaşıyor. Bir zorunluluktan değil ama, bu çağda yaşadığı için kuşkusuz
çağının renklerini sanatına yansıtıyor ve aradığı…
Aradığı güzellik…
"Yapmış
olduğum sanat evrensel bir sanat, nerede olursam olayım bu bölme.
Ama ben aynı zamanda Türküm ve benim köklerim orada, bana kimlik
kişilik veren..
"Ve kuşkusuz
göçmenim… Göçmen olarak bulunduğum bir ortamda kendi ülkemden, kültürümden
kimliğimden bir şeyleri taşımam ve onları yansıtmam ve onları tanıtmam
kadar doğal bir şey olamaz.. Bundan da rahatsızlık değil, tam tersi
büyük bir hoşnutluk duyuyorum….
Diyor….
Yerelden ulusaldan
evrensele bir sanatçı Pelin Yazar Cañez…
Böyle de mutlu
bir kişi kızı kendisi…
Ne mutlu kendisine!..
Fotoğraflar:
Ömer F. Özen
Kasım 2007
|