Osman BOLULU
Ana Sütüm Benim: Türkçe


Dilimizde Edim ve Edicinin Özellikleri

Sözüne bak, insanını tanı: Kişinin iç dünyası sözlerine yansır. Dilinden hangi davranışlarda bulunacağını, ediminin ne olacağını çıkabilirsiniz.

Hayat anlama ve anlatmadır. Anlayabilmek, anlatabilmek için bilgi sahibi olmak gerek. Bilgi yük olsun diye öğrenilmez. Sorunlarımızı çözmenin, yaşamamızı kolaylaştırmanın aracıdır: Tıpkı makas, tornavida, keser, testere, makine gibi. Bilgiyi sadece somut zorlukların çözümünde kullanmayız. Kafa jimnastiği yapmakta da işimize yarar: Bilgiden yeni bilgi üreterek, yeni düşüncelere çıkarım kapıları açarız. Böylesi, soyut bilgi üretimiyle de düşünüşümüzü geliştirir, üst aşamalara ulaşırız.

Bilgi edinmek, başkasına aktarmak için, düşünüşün, dolayısıyla anlama ve anlatmanın dizgesi olan dili bilmek; onu doğru, iyi, güzel kullanmak gerek. Dil, düşüncenin anahtarı, mantıksal kurgusu ve aracıdır.

Ne ki varsa yeryüzünde, uygarlık, bilim, teknoloji, somut-soyut sanat ürünleri, onları yaratan insandır. İnsan edimcidir: Bilincine vardıklarını davranışına aktarır, ona göre iş yapar, bir şeyleri gerçekleştirir.

Dünyada hiçbir şey kendiliğinden olmaz: Mutlaka bir nedenin sonucudur oluşumlar. Edimlerin öznesi insan, bilinci, sezgisi, düş gücü, dış dünyaya tepkileriyle karşı durur, değiştirir, yaratıcılıkta bulunur. Dünyayı değiştirme etkinliğinde bulanan insanı (özneyi), kendisini ifadede kullandığı dildeki EDİMİ ve EDİCİliği bakamından inceleyeceğiz bu bölümde. EDİCİ sözcüğünü ÖZNE, yani insan; yapan, yaratan, gerçekleştiren; EDİM sözcüğünü, yapma, gerçekleştirme, yargı belirtme EYLEM (fiil) anlamıyla kullana-cağız.

EDİCİliğinin, EDİMinin ne olduğunu kavrayabilen insan; olguları, durumları, onları yaratan işlevsel, görevsel yönüyle değerlendirme bilincini kazanır: İşlevliliğin getirisini, işlevsizliğin götürüsünü sorgular: Kimlerin işlevsizliklerine karşın, emeğinden çok getiriye sahip olduğunun farkına varır. Kendisiyle birlikte, karşısındakileri, çevresini sorgulamaya alır, davranışını ona göre ayarlar. İnisiyatifini kullanabilen birey niteliğine ulaşır. İçinde bulunduğu toplumsal düzenin, dünyanın dengeli, dizgeliliği çabasına koşulur.

Özne (insan): *Yapıcı, *Yaratıcı, * Gerçekleştirici, *Değiştirici, *Dönüştürücü, *Üreticidir. *Kendisi yapar, başkasına yaptırır. *Yaptırırken aracı, baskı, zor da kullanabilir:
* Ahmet ekmek aldı. (İşi kendisi yapıyor.)
* " " al-dır-dı. (İşi başkasına yaptırıyor.)
* " " al-tır-t-tı (Aracı ve baskı kullandığı seziliyor.)
* " " al-dır-tır-t-tı (Kendisinin hiç ilgisi yok, zor kullanmış olması bile söz konusu olabiliyor.)

Öznenin bu niteliklerini, edimine nasıl yansıttığını, dilimizin kullanımı içinde incelemeye çalışalım:

I- Özel Bileşik Eylemlemlerin Özneleri:

1 a)

* Can, bu kitabı üç günde bitirebilir.
* Deniz, bu masaya kaldırabilir.
* Çağla'nın yaşı küçük ama okuyup yazabiliyor.

Bu cümlelerde:

* Gücün yetmesi, *Becerebilme,
* Yeterlik, *Başarabilme, *edimde yeterlik anlamı vardır. Bu türdeki özne "başarabilen özne"dir.

b)
* Çocuk, bu kitabı üç günde bitiremez.
* O adam, işi yapamaz.
* Sanmam, bunun üstesinden gelemez.

Bu cümlelerde:
* Gücün yetersizliği, *Yetenek eksikliği, *Beceriksizlik, başarısızlık, edimde yetersizlik anlamı vardır. Bu türdeki özneler "başaramayan özne"dir.

ANIMSATMA:

*Çocuk, bu yükü taşıyamaz. (Buradaki öznenin işi yapmaya ya gücü yetmiyordur ya yeteneği eksiktir ya da işi başarmanın önünde engeller vardır.
* Çocuk bu yükü taşımaz. (Buradaki öznenin işi yapabilme gücü, yeteneği vardır. Fakat işi, kendi iradesiyle isteyerek yapmıyordur.)

2

2) a

* Üç günlük işi, iki saatte bitiriverdi.
* Köşeden karşıma çıkıverdi.
* Şu dilekçemi yazıversen.
* Bana biraz yardım ediver.
* Gecenin bir yarısında çıkageldi.

Bu cümlelerde:

*Dileyiş, *İvedilik, *Tezlik, *Birdenbire, *Ansızın, edimde hemen oluverme, tezlik anlamı vardır. Bu türdeki öznelere "ivecen özne"dir.

2) b

* Bir akşam uyudu, uyanmayıverdi
* Ustanın aksiliği tuttu, işimizi yapmayıverdi.
* Her zaman bizimle olurken, bir günden sonra gelmeyiverdi.

Bu cümlelerde: *Beklenmezlik, *Yadsıma, *Beklenenin gerçekleşmeyiş anlamları vardır. Bu türdeki özneler "beklenmeyen edimdeki özne"ler diye adlandırılabilir.

2) c

* Nihayet bir gün kapıyı açmayıverdi.
* Güvenirdik ona, dar zamanımızda işe gelmeyiverdi.

Bu cümlelerin eylemleri, tezlik eyleminin olumsuzudur.
Bunlarda; *olması beklenenin olmadığı, *alışılmışın dışına çıkıldığı anlama vardır. Bunların öznelerine " bekleneni gerçekleştirmeyen özne" denilebilir.

2) d

* Vur kafasına vur, vuruver.
* Ört üstünü, örtüver.

Cümlelerinde; *tezlik anlamıyla birlikte, *isteklendirme, *özendirme anlamı da vardır. Bunların öznelerine "ivediliğe özendirilen özne" denilebilir.

3.

3) a

* Sen başka ufuklarda yükseledurdun
* Ben, kendi harabemde çırpınadurdum. (Mehmet Âkif)
* Bu garip başım sevdayı çekegeldi, çekegider. (Yunus Emre)
* Bakakalırım giden geminin arkasından. (Orhan Veli)

Bu cümlelerde: *Edimin sürüp gittiği, *Kesilmediği, *Aralıksızlığı, *Edimi gerçekleştirmede ısrar anlamları vardır. Bunların öznelerine "edimini sürdüren özne" denilebilir.

3) b
* Uyuyakalmamış, arkamızdan yetişti.
* Koşup durmasın.
* Adamı alıkoymayınız.

Bu cümlelerde; edimde gecikeceği sanılırken, *edimde gecikmeme anlamı vardır. Bunların öznelerine "edimini sektirmeyen (geciktirmeyen) özne" denilebilir.

3) c

* Yağmur devam edip duruyor.
* Aynı sözü söyleyip duruyor.
* Çocuk, anasının eteğini çekiştirip duruyor.
* Sözüm de sözüm, başka bir şey dediği yok.

Buradaki eylemler biçimce sürerlik eylemi değildir, ama bunlarda anlamca sürerlik vardır. Bu tip anlatımlarda: *yineleme, *Edimi sürdürme, *Aralıksızlık, *Israrlılık anlamları var. Bunların öznelerine "edimi aralıksız özne" denilebilir.

3) d

* Artık bu sözleri söyleyip durma.
* Kıyısından çekiştirip durma şunun.
* Ateşe düşmüş gibi bağırıp durma.

Bu cümlelerde de biçimce sürerlik eylemi yok, ama anlamca sürerlik var. Sürerlikle birlikte: *Uyarma, *Edimi bırak (kes), *Vazgeç anlamları var. Bunların öznelerine "uyarılan özne" denilebilir.

ANIMSATMA:

1. Çoğu zaman, bu yapıdaki anlatımlarda, birinci uyarı cümlesinden sonra, ikinci açıklama / hatırlatma cümlesi gelir: Şu sözleri yineleyip durma, tepemi attıracaksın.

Anlamca sürerlik eyleminin olumsuzunda:

- Edimi durdurma isteği,
- Eylemin, oluşumun kesilmesini dilemek.
- Yakınma, sızlanma anlamları sezilir: Bakılmasın. Süregitmesin. Olagelmesin. Bu kırgınlık devam etmesin. Böylesi cümlelerin öznelerine "ediminden yakınılan, uyandırılan özne" denilebilir

2. Adeyleme "-de" eki getirilip üstüne "-dir" koşulunca içinde bulunulan zaman (şimdiki zaman) anlamı ve aynı zamanda edimin sürüp gitmesi anlamı doğar: Yoldan arabalar geçmektedir. (Şu anda ve sürekli) Sular akmaktadır. (Süreklilik)

3. Adeyleme "-de " eki, onun üstüne kişi eki koşulduğunda süreklilik anlamı doğar. Bu tür kullanımlar, aynı zamanda şimdiki zaman (-iyor) anlamı taşır: Bir ayna istemekteyim. (Şimdiki zaman anlamlı, altında sürerlilik gizli.)

4.

4) a

* Korkudan bayılayazdım.
* Buzda düşeyazdım.
* Heyecandan öleyazdım.

Böyle cümlelerde: *Edimi geçekleştirilmesine yaklaşma, *Edimde bitmemişlik, *Neredeyse olacaktı, *Edimin bitirilmesine erişilmekte olduğu anlamları vardır. Bunların öznelerine "edimine yaklaşan özne" denilebilir.

ANIMSATMA:

* Süt taşayazdı (Süt neredeyse / az kalsın taşıyordu.)
Bu tip eylemler, belirtecini içinde saklar=gizli belirteç.

4) b

* Arabanın altında kalacaktı.
* Attan düşüyordu.
* Konularımız bitecek gibi.

Böylesi cümlelerde: *Neredeyse oluyordu, *Sonuca yaklaşır gibi olma anlamı vardır. (Bunları, biçimce değil de, anlamca yaklaşma eylemleri sayabiliriz.) Bunların öznelerine "edimini sonuçlandırmaya yaklaşan özne" diyebiliriz.

5.

* Adamın acayip davranışı karşısında gülesim geldi.
* O anda yere kapanıp toprağı öpesim geldi.
* Deniz öyle berraktı ki, lıkır lıkır içesim geldi.
* Anacığımı göreceğim geldi.
* Ata binesim geldi / Köye gidesim geldi (Halk türküsü)

Bunlara benzer kullanımlarda: *Edimin henüz gerçekleşmediği, *Edime isteklenildiği anlamı vardır. Bunların öznelerine "isteklenen özne" denilebilir.

ANIMSATMA:

* Bir ev alacak oldular. (Davranış var, sonuç yok.)
* Adamın hastalanacağı tuttu. (Beklenmezlik)
* Bu sıralar işler kötü gider oldu. (Süreklilik gösteremeye başlama)
* Şimdi beni tanımazdan geliyor. (Yapaylık,yadsıma)
* Bu yaz Trabzon'u görmüş olduk. (Bitirme, sonuca ulaşma)

Bunların özneleri ayrı ayrı (Davranıcı, beklenmez edimdeki, süreklilikteki, yapay davranışlı, edinimini bitirmiş özne vb.) adlandırılabilir.

II- EYLEM ÇATISI BAKIMINDAN ÖZNELER:

Çıplak eylemler "-(i)n, -(ı)l, -(i)ş, -(i)r, -tir, -t" çatı eklerini alırsa anlamları ve öznelerinin niteliği değişir.

1.

* Aydın Malatya'ya gitti.
* 1963'te Amasya'dan gelmiştik.
* Yasemin çantasını buldu.
* Metin Nazilli'den geldi.

Buradaki eylemler çatı eki almamıştır, etkendir. Bu cümlelerde: *Öznelerin bulunduğunu, *Öznelerin eylemi (kendisinin) gerçekleştirdiğini, *Kimilerinin nesne aldığını, kimilerinin almadığını görüyoruz. Böylesi cümlelerin öznelerine "yapıcı özne" özne denilebilir.

ANIMSATMA:

Ettirgen, geçişsiz, dönüşlü, işteş, oldurgan eylem de etkendir (yapıcıdır). Onların öznelerinde de yapıcılık vardır. Ancak öteki yönleri ağır bastığı için, öznelerine değişik adlar verilmiştir.

2.

* Biraz bekledikten sonra yol açıldı.
* Öğretmenim, cam kırıldı.
* Gecekondu bölgelerinin sorunları çözülecek.
* Ev, baştan başa temizlendi.
* İşin sonuna gelindi.

Bu cümlelerde *Eylemlerin "-(i)n, -(i)l" çatı eki aldığını, *Özneden bir şeyi etkilenmediğini, yani cümlede nesne bulunmadığını, *Doğrudan özne kullanılmadığını görüyoruz.

Kaynaklar buradaki görünümsel öznesizliği "sözde özne" terimiyle kapatmaya çalışıyor. Edimi gerçekleştirmeyen öğeleri özne sayıyor: yol; cam; gecekondu bölgelerinin sorunları, ev.

İster yazgıcı, ister diyalektik düşünülsün, her oluşun bir yapıcısı vardır. O halde öznesizlik, söz konusu olamaz. "Gecekondu bölgelerinin sorunu çözülecektir" diyen kişi, "Ben çözeceğim." demekten sakındığı için, öyle söylemiştir.

Bu tip cümlelerde: *Özne/yapıcı ya bilinmiyordur, *Ya saklanıyordur. *Ya da özne açık açık yükümlülüğe girmekten kaçınıyordur.

Böylesi cümlelerin öznelerine "savsaklayan özne" denilebilir.

ANIMSATMA:

"-il, -in" çatı ekleri,edilgen eylemde öznesizliğe neden olur; dönüşlü eylemde, edimi, öznenin üstünü döndürür.

3.

* Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
* Gürültüyü duyan halk,sokağa koşuştu.
* Kucaklaşıp ağlaştılar.
* Dost olan sevişir, düşman olan dövüşür.

Bu cümlelerde: *eylemler, "-iş" çatı ekiyle işteşe, dönüştürülmüştür. *Özne eylemin gerçekleştiricisidir. *Edimde öznelerin payı eşittir. *Edimin gerçekleştirilmesinde iş ortaklığı (imece) vardır. *Alttan alta "biribirini etkileme" anlamı vardır.

Bu tür cümlelerinin öznelerine "imeceli özne" denilebilir.

ANIMSATMA:

- "iş" ekini almış yelmelerin hepsi işteşlik (edim ortaklığı) yaratmaz: Fırtına yat-ış-tı. Hırsız sav-uş-tu.

- İşteş eylemli cümlelerde genellikle nesne bulunmaz, ama böylesi cümlelere nesne koşulduğu görülür: Bakanlar Kurulu, güvenlik sorununu görüştü.

- İşteşlik çatı eki (-iş) almadan ,anlamca işteşlik olabilir: Baba oğul birbirlerini çok sevmişler.

4.

* Yasemin tarandı, süslendi.
* Can, hemen yana çekildi.
* Deniz, biraz önce yıkandı.
* Kız boylandı boslandı, gelişti.

Eylemleri "-il, -in, -iş" çatı ekini almış bu cümlelerde:
- Edimi öznenin gerçekleştirdiğini,
- Edimin öznenin üstüne döndüğünü,
- Öznenin ediminden etkilendiğini,
- Öznenin bir tür nesnemsi niteliğe kaydığını
- Alttan alta "kendi kendini" anlamının sezildiğini görüyoruz.

Bu tür cümlelerin öznelerine "ediminden etkilenen özne" denilebilir.

ANIMSATMA:

- Dönüşlü eylem çatı eki bakımından edilgen eyleme benzer:
* Çamaşır yıka-n-ıyor. (Öznesi yok, edilgen eylem)
* Can yıka-n-ıyor. (Öznesi var, dönüşlü eylem.)
- Dönüşlü eylemli cümlelerde genellikle nesne bulunmaz. Fakat bu tür eylemlerle nesneli cümleler kurulabilir:
* Can soyundu. (Eylem dönüşlü, nesne yok.)
* Can elbisesini soyundu. (Eylem dönüşlü, nesne var:elbisesini.)

Yaşlanmak, dalgalanmak, evlenmek gibi adlardan türetilmiş eylemlerde, kullanılışa göre dönüşlülük düşünülebilir.

- "len-mak; -leş-mek; -in-mek" eklerle ad soylu sözcüklerden türetilmiş eylemlerin yarattığı anlamlar değişiktir:
* Türkiye Batılılaştı.
* Gökyüzü mavileşti.
* Türkler Anadolu'ya yerleşti.
* Ağaç iyice kalınlaştı.
* Kapılar boyandı.
* Hava güzelleşti.
* Her yer temizlendi.

Bu örneklerde: *Kökteki duruma dönüşmek, *Köktekine benzemek, *Köktekini benimsemek, kabullenmek gibi anlamlar seziliyor.

5.

* Gençlik çağını çoktan aştı.
* Danimarka'yı iki kez gördüm.
* Çağla ile bu konuyu görüştük.
* Pencerenin camını kırdı.

Bu cümlelerde:

- Edici (özne) var.
- Eylemden etkilenen (nesne) var.
- Eylemle birlikte sorduğumuz "neyi, kimi" sorularına yanıt alabiliyoruz: Gençlik çağını, Danimarka'yı, bu konuyu, pencerenin camını.

Bu tür cümlelerin öznelerine "etkileyici özne" diyebiliriz.

6.

* Uzun yıllar geçti.
* Ne çok bekledik.
* Bütün gün gezdiler.
* Gözlerim kamaşıyor.

Bu cümlelerde:
*Edimin edicisi (özne) var. *Eylemle birlikte sorduğumuz "neyi, kimi" sorularına yanıt alınamıyor. Yani cümlelerde nesne yok. *Edimden etkilenen, zarar gören yok. *Eylemler çatı eki almamış.

Bu tür cümlelerin öznelerine "etkisiz özne" denilebilir.

7.

* Çocuk uyudu. Özne (çocuk) edimi kendisi gerçekleştiriyor. Eylem çatı eki almamış, ediminden etkilenen (nesne) yok. Eylem geçişsiz..
* Anne çocuğu uyu-t-tu. Geçişsiz eylem (uyudu), "-t" ekiyle 1. kerte oldurgan yapılmış:uyu-t-tu Önceki cümlede edimi çocuk kendisini yaparken, burada edimi ona başkası (anne) yaptırıyor. Bu tür cümlelerin öznelerine "yaptırıcı özne" denilebilir.
* Çocuğu uyu-t-tur-t-tu. Edimi anne de yapmıyor, başkasına yaptırıyor, bir yandan da başkası (diyelim ki, yardımcısı) üzerinde baskı kurduğu seziliyor. Böylesi cümlelerin öznelerine "baskıcı özne" denilebilir.

ANIMSATMA:

Geçişsizken geçişliye dönüştürülen eylemlere "oldurgan eylem" denir.

8.

* Çocuk sütü içti. (Özne (çocuk) edimi kendisi yapıyor. Cümlede nesne (sütü) var. Eylem geçişli *Kadın çocuğa sütü iç-ir-di. (Önceki cümledeki edimi özne (çocuk) kendisi yaparken, burada iş (içmek) başkasınca (kadın) yaptırılıyor. Eylem 1.kerte ettirgendir. Bu tip cümlelerin öznesine "yaptırıcı özne" denileceğini, önceden belirtmiştik.
* Çocuğa sütü iç-ir-tir-t-ti. (Özne, işi kendisi yapmadığı gibi başkasına yaptırıyor, onun zor kullandığı da seziliyor. Bu tip cümlelerin öznelerine "zorlayıcı özne" denilebilir.

III - EYLEMSİYLE EYLEMDEN OLUŞAN YAPILARDA

ÖZNE:

1.

* Bu sıralarda bize sık gelir oldu.
* O konudan söz etmez oldu.
* Bugünlerde bize yazmaz oldu.
* Artık buralara uğramaz oldu.

Bu örneklerde:

-3.tekil kişili biçimin üstüne, "ol-" yardımcı eylemi getirilerek, çift yapılı ve başlama anlamlı yüklemler kullanıldığını,
-Köktekini yapamaya başlama,
-Gizli olarak eskiden yaparken şimdi yapmamaya başlamak,
-Edimini terketmek,
-Alttan alta yakınma, niçin diye sormak,
-Hoş karşılamamak,
-Nedenini merak etmek gibi anlamları yakalıyoruz. (Örnek cümlelerdeki eylemlere "başlama eylemi" denir.) Böylesi cümlelerin öznelerine "edimini bırakmaya başlayan özne" denilebilir.

2.

* Gidecek olduk.
* Bakacak oldu.
* Bağıracak oldu.

Bu örneklerde:
- 3.tekil kişili eylemlerin üstüne "ol-" yardımcı eylem koşularak, birinci eylemdeki edimi gerçekleştirme niyeti taşımak,
- "-ecek gibi olmak" .
- Oluş gerçekleşmemiş, onu yapmaya davranmak anlamı var. (Bu tip eylemlere "davranma eylemi" denir.) Bunların öznelerine "davranıcı özne" demek uygun olur.

3.

* Geliyor olmalı.
* Uyuyor olmalı.
* Bunları biliyor olmalı.

Bu örneklerde:
- 3.tekil kişili eylemlerin üstüne "ol-"yardımcı eylemi koşularak "olasılık eylemi" kurulmuştur.
- Edimin gerçekleşeceğini "sanma", "umma" anlamı doğmuştur. Böylesi cümlelerin öznelerine "umdurucu özne" denilebilir.

4.

* O sözleri işittikten sonra ağlamalı olmuştur.

Bu cümlede:
- Gerekli kipindeki eylemden sonra "-ol-" yardımcı eylemi koşularak "sanmalı eylem" kurulmuştur.
- Gerçekleşeceğini sanmak,
- Edimin esas eylemdeki duruma geleceğini varsayma anlamı doğmuştur. Bu tip cümlelerin öznelerine " sanmalı özne" denilebilir.

5.

* Ağlayacağı tuttu.
* Susacağı tuttu.
* Güleceği tuttu.
* Konuşmayacağı tuttu.

Bu cümlelerde:
- Eylem tabanına "ecek-eki " koşulduktan sonra üstüne "tut-" eylemi eklenerek "beklenmezlik eylemi" kurulmuştur.
- Kökteki edimin gerçekleştirilmesi alışılmış bir tutum iken, umulmadık biçimde yerine getirilmediği, umulmayan durumla karşılaşılması,
- Beklenmeyen bir tavırla karşılaşmak anlamı vardır. Bu tip cümlelerin öznelerine "beklenmeyen tavra yönelen özne" denilebilir.

6.

* Anlamamış göründü.
* Duymamışlıktan geldi.
* İşitmemişliğe vurdu.
* Görmezlikten geldi.

Bu cümlelerde:
- Olumsuz yapılı eylem tabanına "-miş, -miş-lik-ten, -miş-lik-e, -mez-lik ekleri koşulduktan sonra, üstüne "vur-, gel-, gör-" eylemleri eklenerek "yapmacıklı eylem" kurulmuştur.
- Edim gerçekleştiği halde olmamış sayma,
- Yapmacıklı davranış anlamı vardır. Bunların öznelerine "yapmacıklı özne" denilebilir.

Yukarıdan beri yaptığımız çalışmayı tümüyle sonuçsal bir değerlendirmeye aldığımızda; EDİCİ (özne) ile EDİM (eylemin / yüklemi)in birlikte kullanılışından, insana ilişkin: *Gücü yetmek - yetememek, *Tezden yapıvermek - ivecenlik, *Başarabilmek - başaramamak, *Edimi sürdürmek - sürdürmemek *Bekleneni gerçekleştirmek - gerçekleştirmemek *Uyarılmak, *Edimine yaklaşmak, *Yapıcılık- savsaklayıcılık, *İmeceli, ortaklaşa iş becermek, *Ediminden etkilenmek, *Ektililik- etkisizlik * Yapıcılık, *Baskıcılık *zorlayıcılık, *Edimini bırakmak, *Davranmak, *Umduruculuk, *Beklenmeyen tavırda olmak, *Yapmacıklı davranış gibi tutum ve nitemlerin anlatıma yansıdığını görüyoruz.
Anlamaya çalıştıklarımız (metinler/sözlü anlatımlar), sözlü ve yazılı olarak anlatmaya çalıştıklarımız, tümü; insanın diline, yani düşüncesine, duyumsamalarına, psikolojisine ilişkindir. O halde bir metni, sözü anlamlandırırken, bir şeyi yazılı-sözlü anlatmaya çalışırken, insanını bu nitelik ve tutumlarını dikkate almamız gerekir.


Temmuz 2007 ve sonrası...