Kırsaldan Gelen Yaratının Ustası
ENGİN
AŞKIN
Yazar
ve ozan Osman Bolulu’yla yıllar öncesi KIYI dergisi sayfalarında
buluşmuştum. Anadolumuzun bir gizemli köşesinde, özverinin soylu
sesini bayrak yapan o dergiden, yazıtlarla kurulmuş bir dostluğa
adım atmış, daha sonra telefonlu söyleşilerin, kartpostalların küçümen
boyutlarında, bir gönül bağını yeşertip-durmuştuk. Kırsaldan, doğadan
geliyorum diyen; olguları aşan, üzgülerin, kıvancın depremlerini
yaşayan bir kişioğluydu o. Tüm yaşam boyu, toplumun en alt katmanından,
en üst doruğuna ulaşırken, tüm görünümleri sorgulayan yaşam deneyimlerine
diyalektiğin göstergesinden güç katan bir yaratı ustasıydı Bolulu.
Açmazlara
kilitlenmiş ülkesinde, yerleşik çizgileri kırmaya adamıştı kendini.
Kuşku’nun belirlediği özbilincinde, hep birlikte aradığımız yanıtları
sorguluyor, yanıtlarla çoğalan başka sorularla cebelleşiyordu. Kavramları
oluşturan nedenlere, titiz bir duyarlılıkla yaklaşırken, bilineni
tekarlamak kaygısını ustaca aşıyordu: Kendi somutunun çok ötelerini
yoklatmak yöntemini uğraş seçti hep. Daha üst aşamaların ötesine
ulaşma yolunda, direnişin, onurlu tavrın ve ödünsüzlüğün yazarı
oldu. Tutkuyla bağlandığı büyük usta Montaigne, ondaki irdeleme
saygısının esin kaynağıydı. Ulusuna, insanlığa olan borcunu ödemek
için yazdığını söyledi hep.
“Korkacaksan,
Kitapsızlardan Kork” adlı kitabıyla, bir çöl kuraklığına
zorlanan kendi toplumunun belleksizliğini diline dolamıştı. Duyarsızlığın,
para tapıncının ve bencilliğin ürkünç labirentlerinden insan manzaraları
getiriyordu. Hep susan, hep unutan, hep tepkisiz kalmaya koşullanan
halkına iyice kırgındı ozan yüreği. Sonra geçilen adreslerin, eksilmenin
melankolisinde, Ankara’nın bir akşam ufkuna uzanıyordu; kızıl mavi
morlu bir düzeyde, donuk maviler eklenen resimler çiziyordu. Yağmur
sonrasının güneşinde, ilk aşkın, o unutulmaz anının bakışlarını
anımsıyordu. Ve o üzünçlü sesiyle soruyordu sonra: Ebemkuşaklarının
bin türlü renginde, gelin güvey olup sektin mi? İpleri kopararak,
tüm limanları unutarak, o gizemli denizlere açıldın mı? Düşlerde
ansızın beliren kalyonların ardında, “Hoy Lulu” şarkısını
mırıldandın mı hiç? Bir gelinciğe dokunurken kirpiklerin nemlendi
mi?
Belleğindeki
bir onur simgesini kucaklar; içindeki başkaldırının söylence adı
Spartaküs’le irdeler öfkesini. Onun doğrultusuna ilke saygısını
ekleyen, acımanın, hoşgörünün yüceliğini katan kitapları düşünür
hep. Yıllar boyu, öğrencilerine damıttığı güzelliklerin yeşermesini
bekler. Çarpan, pamuk gibi yüreğinde, aşk, yalnızlık, üzgü gibi
ölümsüz izlekler yanında, kişiselden toplumsala uzanan evrene imza
atmış bir ozandır o. Mesleklerin en soylusu öğretmenliğe saygınlık
katan Bolulu’ya, 50. Sanat Yılı’nda tüm yüreğimizle kutlu
olsun diyoruz.
Nisan
2002
|