Gurbetçi
Yazmalıdır
Yazılar
sadece düşünceleri değil sevinçleri, sıkıntıları, hayalleri, beklentileri
ve hatta bazen rüyaları anlatır. Yazmak yaşamı paylaşmaktır, paylaşmak
ise güçlülüktür. O nedenle de gurbetçinin elinden kalem kâğıt düşmemelidir.
Yazmak gurbetçinin meditasyonudur.
Hem bugün hem
de üç beş kuşak sonra okuyanlar için değerlidir gurbetçinin yazacakları.
Yazarken birilerini ikna etmek önemli değildir. Anıları, düşünceleri
yazmak, içinde önemli bir mesaj konulan bir şişeyi akıntıya bırakmak
gibidir. Bakarsınız gün gelir o şişe birilerinin eline geçer.
Gurbette yazarken
kimse okumayacak olsa bile, yazmanın ve yazılanların bunun sorumluluğunun
farkında olmak lazım gelir. Sorumluluk, sadece yazıda anlatılan
olaya, konuya veya kişiye değil; yaşanan ve yaşanacak zamana karşıdır,
konudaki anlama karşıdır. Hatta sorumluluk sadece okuyana, okuyanın
etkileyeceklerine karşı da değildir. Sorumluluk dilin kendisinedir,
gramerinedir, seçilen kelimeleredir, dile yapılacak katkıyadır,
ama hepsinden önemlisi tarihe karşıdır. Ama grameri bozuk, cümlesi
düşük de olsa yapılanları yazmak Montreal'den Ottawa'ya yapılan
yürüyüşü gelecek kuşaklara anlatmak, Aydın Yurtçu'ları, Muvaffak
Üzümeri'leri, Yılmaz Ekinci'leri, Mustafa Doygun'ları yazmak, onların
topluma gönüllü olarak verdiklerini ileriye bırakmak hiç yazmamaktan
çok daha iyidir.
Bu yüzden göçmenler
mutlaka ama mutlaka anılarını, düşüncelerini yazmalıdır.
Sadece aileye
bırakılmak üzere günlük tutmak bile çok önemlidir. Bunu ilk gençlik
yıllarımda okuduğum Yüzbaşı Selahattin'in Romanı'ndan öğrenmiştim.
Sıradan görünen birisinin anılarının bile aslında bir dönemi nasıl
aydınlattığını hayranlık ve şaşkınlıkla farketmiştim. Yüzbaşı Selahattin'in
anılarını okurken, adeta Yüzbaşı Selahattin yanı başıma oturup ben
uyumadan önce çocuğuna bir masal okur gibi bana Osmanlı'nın neden
yıkıldığını anlatıyordu. Ve o sakin sakin Osmanlı'nın son dönemlerini
anlatırken ben yavaş yavaş cumhuriyete uyanıyordum.
Yazmak emek,
sabır, dikkat, fırsat, ilham, araştırma ister ve hepsinden önemlisi
dürüstlük ister. Bu yüzden bütün bunları bir araya getirip yazıyı
tamamlamak bazen çok uzun zaman alır. Ama değer. çünkü yazanın tarihe
karşı bir sorumluluğu vardır. Ama yazmamanın sorumluluğu çok daha
ağırdır.
Yazmak belki
de ileride sorulacak sorulara bugünden verilen bir cevaptır. Kötülerin
oyununu bozmak için tarihe bırakılan şikayetnamedir. Görünmez kahramanları
ölümsüz kılmaya yardımcı olmaktır.
Yazmak iki taraflıdır.
Yazmak bir yandan gurbetçinin yalnızlığını, zayıflığını, çaresizliğini,
özlemini, bir yerlere sığınma güdüsünü anlatırken bir yandan da
insanın içinde biriken potansiyel enerjiyi, öfkeyi, yapıcılığı,
gücü, özgüveni yansıtır. Yazarken kimileri için birinci, kimileri
için ikinciler daha geçerli olabilir. Aslında her ikisinin karışımıdır
yazmak.
Yazmak var olmaktır.
Mayıs
2015
Yazarın önceki
yazıları:
Balyozcuuuuu, Balyozcu Geldi Hanıım!
Paralel Diyaspora
Denizciler Maviyi Sever
Bölük Bölük Bölünmüşüz
Farklı Bir 24 Nisan
Aydın Yurtçu
Alıp Başını Gidebilmek…
Anı Yaşamak
Kesilip Saklanacak Bir Yazı
Harcamak
İlişki
Çağdaş Türkiye'yi Kim Koruyacak?
Başarı
Bizim Ermeniler
Bilmiyorum
Federasyon
Altıkat'ı Anma Töreni Üzerine
Çıktık Açık Alınla
Yorumsuz Yorum
Adam Olmak İstemiyorum!
Kanada - Türkiye Diplomatik İlişkileri Alt
Düzeye İndirilmelidir!
24 Nisan
Kendimize Sormamız Gereken Soru
Ottava Türk Derneği (3)
Ottava Türk Derneği (2)
Ottava Türk Derneği (1)
İki Kere Okunması Gereken Yazı
Kanada Parlamentosunda İlk Türk Parlamenter
Gün Gelir
Boşuna Yazılmış Bir Yazı
Ottava Türk Festivali
Örgütlendiremediklerimizden misiniz?
Çağdaş Ağalık Sistemi
Türkiye Laiktir, Laik Kalacak
Eleştiri Delinin Düdük Çaldığı Gibi Yapılmaz!
Başım Ağrıyor
Sivrisinek Masalı
Hadi Görünelim!
|