Osman BOLULU
Ana Sütüm Benim: Türkçe


Yiğit, Sert ve Dik Adam mıyım?

Ayten Sürer benimle yaptığı bir söyleşide (Kasım 1992) şöyle diyor:

"Çatık kaşlı, sert görünüşün altındaki şakacılık ve espri:

"Osman Bolulu ile dostluğumuz, Öğretmen Dünyası'nda birlikte çalıştığımız yıllara dayanıyor. Çatık kaşlı sert görünümlü, hırçın fiziğinin altında o, çok duyarlı, çok insancıl, çok yufka ve alıngan bir yürek... İnsana saygıyı başat değer kabul eden, sözünde durmayı, dürüstlüğü, açıklığı şiar edinmiş bir karakter yapısı taşıyor. Onun bu özelliklerini, yalnız insan olmanın değil, sanatçı olabilmenin de gerekleri olarak düşündüğümden, her zaman çok önemsemiş ve ona saygı duymuşumdur. Şakayı seven, espri anlayışı gelişmiş, hoşgörülü bir arkadaş(tır)."

Dış görünüş insanları aldatır:

Yedek Subay Okulu'nun yatakhane hizmetlisi ödünç para istedi. 'Yok' diyorum, inanmıyor, ısrar ediyor. Ceplerimi tersine çevirip gösterdim. 'Bak, yok, işte!' 'Hayır, sende para vardır abi.' 'Nereden biliyorsun kardeşim?' 'Abi, sen yere sağlam basıyorsun, kimseye aldırış etmeyen bir yürüyüşün var. Bu yürüyüş zengin yürüyüşü."

1.80 boyunda gövdeli, çatık kaşlı, (askerlikten önce) çalı bıyıklı, karakalemle çizilmiş resme benzer, canının istediği gibi, kimseye aldırmadan atlar adımlarla, salına salına yürüyüşüm müydü, insanları aldatan? Bizim halk, gövdeli bir adam gördü mü; "Düşmanı göster, geri çek." der, gövdeyle yiğitliği özdeşleştirir.

Dış görünüşüm, insanları yanıltmış olmalı, o hizmetlininkine benzer izlenimlerde hakkımda yargı biçenlerle karşılamışımdır:

Aslan Bayır, Aylık Sanat'ta (2004) benimle yaptığı söyleşide: "Sizi tanıyanlar 'dik adam' diye nitelendiriyorlar. Bu, bir sertlik ifadesi mi? Şiirleriniz, kitaplarınız sevgi dolu sanki. İçinizdeki çocukluk keşfedilmemiş mi?" diye sormuş. Şöyle yanıtlamışım sorusunu: "'Dik' ve 'sert' sözcükleri; esnekliği olmayan, zor, hırçın, bağışlamasız, hoşgörüsüz, gönül kırıcı, katı, ters anlamlarıyla benim kimliğime yazılamaz. Yalnız, o iki sözcüğün içindeki anlamlardan ancak ikisini bulabilirsiniz bende: Eğik değilim. Yer çekiminin, her türlü baskı, çıkar çekimlerinin yelinde eğilmem, dikeyimdir hep. Nerede, kim olursa olsun insana yönelen kötülüklerin karşısına sert bir kaya gibi dikilirim. Yazımla, duruşumla savaşırım onlarla. En azından, kötülüklerin tepkisini, acısını yaşarım. Dünya kuruldu kurulalı akla kara, iyiyle kötü savaştadır. İnsanlığın olumlu gelişimleri; ak'ı yeğleyenlerin, iyi'ye koşulanların getirisidir. İyi'nin, ak'ın yanında yer almak, insanlaşmaktır. Kötüler yataya basıp geçerler; dik'in tepesine boyları yetmez, ürkerler ondan.

Dostlarım, beni tanıyanlar bilirler, benim nerede susacağımı, nerede atağa geçeceğimi. İlkelerim, bilinçle biçimlenmiş görüşlerim çiğneniyorsa, orada dikelirim. Dediğiniz dik adam, yürekli adam sözcesinin açılımını yapmışım 'İnsanlığın Solmaz Gülleri' adlı kitabımda (s.2) 'Beni yürekli, dik adam olarak nitelendirir çevrem. (…) İnsanlık değerlerinin hiçlendiği, ulusal değerlerin kağşatıldığı, yalanın, saptırmacanın egemen kılınmaya çalışıldığı zamanlar ayaklanmış, zulme karşı durmaya çalışmışımdır. İnsanlık ödevimi aksatmamak, sorumluluk bilincimi korumak için. Çünkü o ödev duygusunu, sorumluluk bilincini bana kazandıran insanlıktı, ulusumdu. Onlara borcumu ödemek zorundaydım.' Yoksa öyle yiğitlik, ne gezer bende?"

İçimdeki çocuk, bir kuşluk vakti, bir tütün tarlasında doğmuş, ilk kez derede yıkanmış. Okula başlayıncaya değin yalınayak basmış toprağa. Kesekler dikenlerin yaraladığı ayağındaki yaraya kurt düşmüş.

Sol ayağının başparmağı çataldır, tırnakları çarşafa dolandı mı canı yanar. Ayakkabı giyerek başladığı okullar yükseldikçe kitaplarla kafası beslenmiş, yüreği incelmiş. İnsanın insanla var olacağı bilincine ulaşmıştır. İnsan, toprağının acısını, sevincini inkâr ederse kendini inkâr etmiş olurdu, doğal saflığını yitirirdi. Kitaplarla beslenen kafasıyla doğduğu yeri bireşime alıp dillendirdiği için, başına az bela gelmedi. Örneğin sol ayağının öyküsünü anlattığı için tutuklandı.

Çocukluğunu yitiren, toprağından ilk duyarlıkları kopan, düzenin kendisine ayarladığı bir robot olur. Dış görünüşü adamdır yalnızca. Yaşarken, düşünürken, yazarken yolumu aydınlatan o çocuğun duyarlıklarıdır.

Mayıs - Haziran 2010

Yazarın Önceki Yazıları:
Soyadı Sahtekârıyım
SÖZ VE İNSAN / (Sözüne bak, insanını tanı)
Sözcük Seçimine Özen
Seslendirme ve Noktalamanın Önemi
Dil Savrukluğunun Nedenleri
Dilimizde Edim ve Edicinin Özellikleri