Yalçın DİKER
Diyaspora-Türk


Çağdaş Ağalık Sistemi


Hoş geldin Kanadaköy'e ey sevgili göçmen kardeşim!

Bu köyde ağalık sistemi geçerlidir, söylemedi deme…
Bu yüzden sana karınca kararınca birkaç öneride bulunalım.
Burada kiralar yüksektir, senede 10-15 bin dolar civarında paran kiraya gidecektir. Oysa aynı evi satın alırsan bu parayı tasarruf etmiş olursun.

O halde ilk fırsatta kendine bir ev al ve kendi evinde yaşa.
Evi peşin alacak kadar paran yoksa, ki genellikle yoktur, o zaman evini 'mortgage'la al. 'Mortgage' alabilmek için hemen tamgün bir iş bul ve borçlan.

İronik değil mi? Ama doğru.

Neden?

Bu ülkedeki değerin kredin kadardır. Öğrencilerin karne notu ne ise, yetişkinlerin de kredi notu odur.

Karne notunun yükselmesini istiyorsan diyetini ödemen, bunu hakketmen gerekiyor. Yani önce borçlanacaksın ve faizini ödeyeceksin ki, seni adam yerine koysunlar.

Yıllar geçip de o güne kadar hiç borç almamış, kendi yağınla kavrulmuş, ayağını yorganına göre uzatmış olanı bu köyün ağaları sevmez, cezalandırırlar.

Hadi aldığı borcu zamanında ödemeyeni anlarım da, hiç borç almamış kişi niye makbul değil, anlamak zor. Ama kredi alamazsın, söylemedi deme!

Özetle kredi sahibi olmanın bedeli, faiz ödeyip hak etmek.
Ne kadar borcun altına girip ödediysen, o kadar değerlisin.

Geçenlerde konuklarım vardı. Kendi evinden kendi işini yürüten arkadaşıma 50 bin dolarlık kredi kartı vermişler. O da 5000 dolara indirtmiş. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası.

Sistem bu. Bir insana yıllık gelirinin çok daha üzerinde borç vermek niye teklif edilir?

Feodal düzende ağa neden sana borç verirse, o yüzden.

Çünkü zamanında öderse faizinden kazanırlar, ödeyemezse evine el koyarlar. "Win-win situation" durumu yani.

Neyse yeterince faizi ödeyip kredin olunca, o zaman ev için kredi almaya hak kazanırsın.

Ama köyün akıllısı aldığı krediyi ve kullandığı kredi kartının borcunun tamamını günü gelince öder. Bir köyden kaç akıllı çıkar ki? Ama sen sen ol, her ay sonunda ödemeni tam yap!

'Mortgage' şöyle çalışır: Birileri bütün riski ve emeği göze alır, evleri yan yana, yan yana dizer. İşçisiyle uğraşır, arazisiyle uğraşır, sermayesini koyar, devlete vergisini verir, yetmez bir de vergisini cebinden öder. Sen, de 100 bin, ben diyeyim 150 bin dolar masraf eder. İki veya üç katı kârını da ekler, satılığa çıkarır.

Sen de almak istersin. Ama sende o kadar para ne gezer!

İşte bu noktada banka veya 'mortage' kurumları aracılığıyla ağalar devreye girer. Senin adına emlak firmasının parasını ödeyip onu aradan çıkarır. Sonra da senin için ödediği parayı enflasyonun iki üç katı bir oranla sana borç olarak verir. (O para da senin benim bankaya koyduğumuz paralardır aslında). O arada bir sürü de ekstra ödemeler çıkarırlar ama, kavgada yumruk sayılmaz der, ödersin. Oysa her biri senin birer haftalık emeğinin bedelidir.
Sonra da 25 - 40 yıl boyunca sabah 7'de yollara düşer, çalışıp borçlarını ödersin.

Evini hemen satarsan, yüzde onu senin yüzde doksanı başkasınındır. Ama vergisini öderken nedense evin tamamı senindir.

Peki ağaya karşı direnir 'mortgage' ödememek için ev almazsan?
O zaman da başkasının 'mortgage'ini kira olarak ödersin.

Ne demiş atalarımız?: Ağanın eli tutulmaz!


Nisan 2008

Yazarın önceki yazıları:
Türkiye Laiktir, Laik Kalacak
Eleştiri Delinin Düdük Çaldığı Gibi Yapılmaz!
Başım Ağrıyor
Sivrisinek Masalı
Hadi Görünelim!