Osman BOLULU
Ana Sütüm Benim: Türkçe


Düşünce, Düşünüş

(Dünü, günü ve yarını içeren beyinsel devinim)
Önceden oluşturulmuş, hazır bulduğunuz düşünce, sizden önceki akıl yürütmenin, düşünüş yolunun ulaştığı bir sonuçtur. Ta başına dönmekten kurtarır insanı. Hazır çıkış noktasını gösterir size. Önceden üretilmiş düşünceleri bilmek, bir varsıllığı yakalamaktır. Yönünüzü gösteren kılavuz elinizdedir artık. Edinilmiş düşünceler, öncesini deşelemiş soruların yanıtıdır. Hesabın toplam hanesine kaydedilmiştir.

Ama yeni hesapları nasıl yapacaksın sorusu çıkar karşınıza. İşte burada düşünce, düşünüş, kabul görmüş düşünceleri kullanmak üçlemine takılır kalırsınız. İrdeleyici düşünüş dizgesi kazanamamışsanız, çıkamazsınız, bu cangıldan.

Düşünceyle düşünüş birbirinin tıpkısı mıdır? Kabul edilmiş düşünceler, tek başına, önümüzü açmaya yeter mi, her zaman? Elde edilmiş düşünce, irdelenerek edinilmiş birikimlerin vargısıdır. Ona, saptanmışlığından ötürü durağanlık sinmiştir, gizliden. Düşüncelerin dişi olduğunu bilmek gerek. Milyarlarca tohum bekler dölyatağında. Mevcut düşünceyi düşünüşle aşılamak gerekir. Ama nasıl? O düşünüş var ya kıvrak, devingen, sürekli vals yapan, işte onu, düşünceyle başgöz edeceksiniz, sonra düşünceyi doğumevine alacaksınız; bakın ne altın çocuklar doğacak, kaç yeni kapı açacak size, bu tatlı yaramazlar...

Düşünmek, düşünceden yeni düşünce üretmektir.


SÖZ
(Düşünüş tartısı)

Halk arasında bir söz vardır: "Güzele göz ağrısı bile yakışır." Güzele hayranlıkla, belki de sevdiğinin her halini hoş görme duygusuyla öyle demiştir halk. Konu ciddileşti mi ya da yazınsal metin söz konusu oldu mu, sevda ilişkisindeki hoşgörüsünü yitirir bu sözce. Sallapati konuşup tepki alınca "Söz maksadını (amacını) aştı." diye sudan nedenlere sığınan ağzı gümrüksüzler vardır ya, onlarınkine benzer, o halk deyişi. Sözü çekip çeviremeyenlerin, ne demek istediğini ipucuyla çıkarırız konuşmalarda. Onlar yazar değil, sözü tartmadan konuşur, dili sürçmüştür diye bağışlar geçeriz, günlük yaşamda.

Sözü tartmamak, yazılı anlatıma yakışır mı? Yazı, anlatım; mantıksal, dilsel uyum ister, sıkıdüzen gerektirir. Boşluk götürmez; kuralını, kurgusunu bozdunuz mu, iletisi sakatlanır: Güzele göz ağrısı bile yakışır, söz maksadını aştı diyenlere benzersiniz. Hatta onlardan daha kötü duruma düşersiniz. Onlar "Lütfen bağışlayınız." diyerek yanlışını düzeltme olanağına sahiptir. Yazıya dökülmüş, yayımlanmış söz kayda geçmiştir, kamu önündedir, geri çeviremezsiniz. Günahı da sevabı da yazanın üstünedir. Yazılı kanıtı da vardır. Yargılanmaktan kurtulamazsınız.

Diyeceğinizi, doğru diyeceksiniz. Ne dediğiniz anlaşılacak. O da yetmez, öylesi bürokrat dilidir. Neyi anlatıyorsanız, doğru anlatacaksanız. O da yetmez yazara. Mühendis dili gerekir, ayrıntıya özen için. Niçin mühendis dili diyorum? Mühendislik geometriye dayalıdır. Geometride, bir açıyı, milyarda bir saptırdınız mı, doğruyu yakalayamazsınız. Söz kurgunuzun dilsel, anlamsal ve mantıksal hiçbir eksikliği olmayacak. Yazın dili, söz mimarlığıdır. Mimar, kusursuz bir yapı için, nasıl hiçbir ayrıntıyı, oranı kaçırmamak zorundaysa, siz de sözün kurgusuna, kuralına, yazım kurallarına özen göstereceksiniz.

Kuralı, yöntemi diyorum ya, onun törensel giysisinden, talimli adımlarından da kurtaracaksınız sözü. Sözün kuralı, sırası içinde verilmesi, mantıksal, dilsel doğruluğu da yetmez. Sözcüğü, hangi konuma, nasıl, niçin yerleştirdiğiniz¸ neye, nereden bakıp nasıl dillendirdiğiniz önemli.

Sözün çıplak doğruluğu da yetmiyor yazınsal anlatıma. Şöyle söyleyelim; bir ağaç resmi / fotoğrafı görür, hoşlanır, uzun uzun bakarsınız. Her bakışınızda aynı duyguyu yeniden daha boyutlandırarak yaşarsınız. Dünyada hesap makinelerini çatlatacak sayıda ağaç vardır. Onlardan herhangi birinin fotoğrafı / resmi, sizin, böylesine ilginizi çekmiyor, beğeninizi almıyor da neden bunda eskimez bir güzellik buluyorsunuz? O resmi yapan, fotoğrafı çeken, o ağacın konumunu, özelliğini yakalamıştır, bakış açısını ayarlamayı becermiştir de, o ağaca 'biriciklik' özelliği kazandırmıştır. Fotoğraf çeken herkesin, fotoğraf sanatçısı, eli kalem tutan herkesin yazar, şair olamayışının püf noktası orada işte!

Bilim, sanat gibi, yazınsal da ayrıntılarına özen ister. Her sözcüğün, her ayrıntının yerli yerine, sökülmeyecek biçimde yerleştirilmesinden alır doku sağlamlığını, güzelle, doğruyla eksiksiz bütünleşmesini. Kalkıştan önce, uçağın bakımını yapan teknisyen, işleyişi sağlayan donanımda, saç telinden ince, iki kablonun bağlantısını savsaklarsa, sonucun ne olacağını düşünür müsünüz? Ayrıntıya özenden yoksunluk, teknik işleyişte nasıl yıkıma (felâkete) neden oluyorsa, aynısı anlatım için de geçerlidir. O önemsiz gibi görünen ayrıntıların sıkıdüzen içinde kuralına, gereğine uygun örgüsüdür anlatım.

SÖZCÜK
(Beyninizin, düşüncemizin dışa vurumu )

Beyninizin, düşüncenizin çapı, dilinizin çapı kadardır. Bir sözlükteki sözcüklerin anlamlarını, aşağı yukarı sökebilirim de, anlamaya, anlatmaya gelince, iş değişir: Konuşurken, yazarken kaç sözcüğü yerli yerinde, doğru kullanabiliyorsam, yazma, anlatma başarım, oraya değin. Ya ötesi? Şaşalarım, duraksarım.

Düşünceniz, birikiminiz, tasarılarınız vardır, onları nasıl kurgulayacaksınız, yazıyı neyle oluşturacaksınız? Yazının (kompozisyonun) ilk aracı sözcük. Sözcüklerle kurabilirsiniz anlatı yapısını. Kendinizi yazı ustası sanırsınız; ustalık, işinizi uzlukla becerebilmektir. Kuracağınız yapıya uygun araçlarınız (sözcükleriniz) yoksa, beceremezsiniz işinizi.

Yazmaya ara verip, konunun temel kavramlarının, kiminde bir tümcede geçecek sözcüklerin anlamlarını bağdaşıklarıyla, sayfalarca, kâğıda döktüğüm olur. Onların hepsini, yazıda kullanırsam, bulduklarımı ayıklamadan yazıya aktarırsam, anlatının karnı şişer; dış/boş gebelikle sakatlanır, doğum yapamaz, doğursa da özürlüdür yazı.

Kâğıda döktüğüm, anlam çalışmasından ne oranda yazıda kullanırım? Kiminde hiç!

Bir sözcüğün, bir kavramın açıklamalarını çeşitli anlamlarıyla yazarak gözümün önüne döküşüm, boşuna emek mi? Yoo! Tam aksine: Sözlüğe bakmışım; gözümle somutlamışım kâğıda geçirmişim; elim işlemiş; üzerinde düşünmüşüm; beynim irdelemiş: Algılayış alanım genişlemiş. Düşünüşe boyut kazanmaktır bu!

Bir sözcük ya da kavram için, başladığınız çalışma, ilerledikçe onlarca, yüzlerce anlam açıklaması kâğıda dökülür; bakarsınız ki o sözcükten, ilgisi nedeniyle ötekine, bunların değişik anlamlarına, kullanım içinde beklenmedik anlam yüklenişlere ulaşmışsınız; başta tek olan anlam, düşünüş simgesi; çeşitlenerek, çoğalarak bir anlam, düşünüş yaylasına dönüşmüş, anlayış, kavrayış çevreniniz genişlemiştir. Elinizdekiler, o yazıda işinize yaramasın, gelecek yazı ve dil ürünleriniz için ön hazırlıktır, gelecek için bir gömüdür.

Mermerden bir anıt yapı kuran usta gibi, sözcüğü anlatının yapı taşı olarak kullanırken; sözcüklerin kavram birimi; tümcelerin yargı birimi; bölümcelerin (paragraf) düşünce birimi olduğu bilincine ulaşırsınız. Sözcükleri, yerli yerinde bir diziye koyarak tümceler kurar; tümceleri anlamsal, dilsel ve mantıksal kurgular, tümcelerin bağıntısıyla bölümceleri oluşturur; bölümceleri, bakış açınıza ve vereceğiniz iletiye göre örgüleyerek yazıya (kompozisyona) bütünlük ve tutarlılık kazandırabilirsiniz.

Bu işlemde başvuru kaynaklardan birisi, genel ve alan sözlükleridir.


SÖZLÜK
(Dil, düşünüş sergeni )

İyi bir sözlük okuruyum. Sözlük okumak, düşünüş yaylasında, yararlı / zevkli bir geziye çıkmaktır benim için. Sözvarlığımın boyutunu denetlemedir.

Sözcükleri, madde madde okuyup geçmem. Kavramlar birbiriyle bağıntılıdır: Kiminde karşıtlarıyla, kiminde içerdiği öteki kavramlarla açıklanır, madde başı sözcüklerin anlamı. Yalnızca orada kalır, kavramların ilintilerine, ilişkilerine bakmazsak, tek bir kavrama çakılır kalırız. Düşünme, yazma kekemesi oluruz.

(Yukarıda değinilmesine karşın, daha somutlaştırma için yenileyelim.)
Diyelim ki düşünmek maddesini okuyorum sözlükte. Önce anlam açıklamalarını sırasıyla kâğıda dökerim: 1. Bir sonuca, bir karara varmak amacıyla bilgileri inceleme, karşılaştırma ve aralarındaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etme. 2. (Bir şeyi, bir kimseyi) aklından geçirmek, göz önüne getirmek, zihninde, hayalinde canlandırmak. 3. Zihniyle arayıp bulmak. 4. Bir kimseye, bir şeye karşı ilgili ve titiz davranmak. 5. Akıl yürütmek, ne olabileceğini önceden kestirmek. 6. Öneriyi, durumu, bir şeyi inceleyerek oluşturmak. 7. Bir şey yapmaya niyet etmek, tasarlamak. 8. Tasalanmak, kaygılanmak. 9. Bir şeyin öyle olduğunu sanmak. 10. Bir dille düşünmek, o dilin sözcüklerini, deyimlerini kullanarak akıl yürütmek. 11. Başka bir şey düşünmemek, yalnızca onunla ilgilenmek.

Sözcüklerin, sözlükteki anlamlarını kâğıda döktükten sonra düşünmek kavramıyla ilintili, ilişkili maddelere (altları çizili) bakar, onları da yazıya döker, üzerinde düşünür, yazmaya başlarım.

'Bitti' diye bakmam, o yazıya. Unutulacak bir süre dinlendiririm. Başkasının yazısıymışçasına, insafsızca gözden geçiririm. Sözcükleri yerinde ve doğru kullanmış mıyım diye yazıyı ve kendimi denetlerim.

Sözlükler, ana kaynaklarımdandır da, çok mu bağlıyım onlara? Sözlükçü, sözcüğün anlamını yaratmaz. Kullanıma göre açıklar sözcüğün anlamını. Kullanımda genel kabul görmüş anlam ve tanımları sözlüğe geçirir. Sözlükçü, kullanımın arkasından gider.

İnsan, yeni durumlar, gerekler, gereksinimler karşısında nasıl yeni tavır, tutum takınır, nasıl edimini, tutumunu gereksinimlere göre ayarlarsa; insan beyninin, düşünüşünün dışa vurumu, iletiye ağımı olan söz de insan gibi değişen, dönüşen bir canlıdır: Değişerek, dönüşerek dirimini sürdürür, canlılığına açılım kazandırır.

Sözlükler, doğası gereği duruktur. Sözlük anlamıyla yetinirseniz, düşünüşünüz duruk kalır. Dil insan gibi, duruma göre değişen, yeni durumlara uyarlanan bir canlılıktır. Dilin, yaşam içindeki canlılığını yakalamak gerekir. Yazar, şair, düşünür vb.leri, hatta halk sözcüklere yeni anlamlar yükler. Sözcükler, kullanımda, umulmadık yeni anlam kazanır. Çağıncıl yazın, düşün ve sanatı izlemezseniz, dilin ve düşünüşün canlılığını yakalayamazsınız. Sözlüklerin, eski, ölü sözcükleri de içerdiğini unutmayınız! Eski sözcükle kurulan konuşma ve yazı eski kafalı; ölü sözcükle kurulan konuşma ve yazı durağandır; ya müzeliktir ya ölü ağıdıdır.


KİTAP
(Beyin azığı, insanı tanıma atlası)

Söz, yazıyla ete kemiğe bürünüyor, gücünü kazanıyor. Denetlenerek, damıtılarak kitaplaştırılınca erdemine kavuşuyor, insanlığın kılavuzu oluyor: İnsanın beynini ışıtıyor, yolunu aydınlatıyor.

Aklın, sorgulamanın, irdelemenin önünü kesen, yoruma ve üretime kapalı, buyurgan kitaplar değil, dediğimiz. Kitap dediğin dişi olmalı, kestirmecilikten uzak, yeni düşüncelerin tohumu bulunmalı toprağında. Kitap, kitabı doğurmuyorsa, zihninize açılımlar getirmiyorsa; insanı belli bir görüşe tıkıyorsa, insanlığın yıkımı orada başlıyor: Kitap önünüzü aydınlatan ışık olacak, sizi değiştirip dönüştürecek, daha üst kimliğe taşıyacak yerde; belli bir görüşe çakılıp kalmışsa, kara bir örtü olup kapanıyor üstünüze. Özellikle de inakçı kitaplar!

Onu bürünenlerin gözü, kamaşıyor ışıktan, başlıyorlar aydınlığa saldırmaya. Çağdışı kafaların elinde, böylesine ters bir işlev yükleniyor kitaplar. Dölsüz, düşsüz kafayla algılanan kitaplar, hele de inakçı düşünüşle yazılan / kavranan kitaplar, durağanlığın granitle örülmüş kalesi oluyor, geçemiyorsunuz.

Her iyi kitap, bir düş döşeği, düşünce odağıdır, irdeleyici soruların yanıtıdır (toplamıdır). Onlarla insanın, öteki insan yanındaki varlığını, saygınlığını kabul eden anlayışa varamamışsanız, yüreğiniz incelmemişse, zihin çapınız genişlememişse; başkasının acısını, sevincini kendinizde yaşayamıyorsanız, aydınlığı seçebilir misisiniz? Başkalarının da sizin kadar yaşam ve mutluluk hakkı bulunduğunu kabul edebilir misiniz? İnsanı, içinden yontan, incelten kitaba değmemişse eliniz; dünyanın en varsıl madenlerinin üstünde oturun, en verimli topraklarında yaşayın, en ileri teknolojiye sahip olun, en iyi yönetim düzenini uygulayın boşuna!

Aralık 2010

Yazarın Önceki Yazıları:
Düşünmek
Türkçe Denemeye Katkı
Yiğit, Sert ve Dik Adam mıyım?
Soyadı Sahtekârıyım
SÖZ VE İNSAN / (Sözüne bak, insanını tanı)
Sözcük Seçimine Özen
Seslendirme ve Noktalamanın Önemi
Dil Savrukluğunun Nedenleri
Dilimizde Edim ve Edicinin Özellikleri