|
Aziz Nesin'i
Anlayabildik mi?
Aziz Nesin;
yazılı düşünüş evresini tamamlayamamış ülkemizde; yaşam sürecini,
düşünsel kimliği, savaşımcı kişiliği, aydın sorumluluğu ve bilinciyle,
önekliği kendisinden, başlı başına bir olaydır: Onu tanımak; sosyokültürel
yapımızı tanımak, yazınsalımızı tanımak, dilimizi yetkinlikle işlemeyi
tanımak, çağının isterlerine koşulma ve yurttaşlık bilincini kuşanabilmek
bakımından örnek bir düşün, yazın adamını tanımaktır.
O'nu anmak mı,
anlamak mı? Anmak; birini ya da bir şeyi akla getirmek, sözünü etmek
ya da düşünmek. Anlamak; bir şeyin ne demek olduğunu öğrenmeye çalışmak,
neye işaret ettiğini kavramak; yeni bilgileri eskileriyle bir araya
getirerek, sonuç niteliğinde başka bilgiler edinmek; içinde bulunulan
durumun gerçeğini algılayabilmek. Anlamak kavramı; bir şeyin ne
demek olduğunu öğrenmek için, karşılaştırmalardan sonuç çıkarmayı,
olandan yeni üretimi, öğrenebildiklerini, algılayabildiklerini ileriye
sıçratmayı, bulunduğunuz konum ve koşulları doğru irdeleyip yerine
oturtmayı içerir. Durağan değil, düşünüşü ilerisine koşturan bir
kavram. Aziz Nesin'i anmak yetmez. Onu anlamaya çalışmalıyız.
Kişi olarak
göçmüş olsa da, kitaplarıyla, binlerce yazısıyla, korkusuz sözü
söylemiyle yiğit kişiliğiyle, aydın tutum ve tavrıyla, sorumluluğunu
kuşanmış, bilincinin gereğini yapmaktan, yaşamadan, doğruyu/gerçeği
dillendirmekten çekinmemesiyle: Türkiye'nin hızla geriye savrulduğu,
antilaik karabasanın üstümüze abandığı bir dönemde, ona daha çok
gereksinimimiz var. Onu anlayabilirsek, yalnız bilgilenmiş olmayız,
kişilik ve kimliğimize katkı almakla kalmayız: Ulusal ve kişisel
tavır, tutumuzun ne olması gerektiğine ilişkin bir örnekten ışıklanır;
düşüncelerimizi boyutlandırmış oluruz.
Aydınlık öğretmeniydi
o. Yazdıklarını, yaptıklarını, edim tutumunu ve özellikle yaşam
serüvenini doğru okumak için, gözümüzü dört açmak zorundayız. Aziz
değil Türkiye'nin, dünyanın çağıncıl bir üniversitesidir: Çok daha
ilerisine uzanan: Yiğit, korkusuz, akılcı, sorgulayıcı, sorumluluk
bilincini kuşanıp eyleme dönüştürmüş, yaşam biçimi kılmış erdemin
somutlaşmış örneği.
1930'ların Harbiye'sinden
mezun bir adam; çağdaşlık savaşımı, yeni bi uygarlık yoluna girme
çabasında bulunduğu söylenen Türkiye'nin TBMM'si kapatıldığı zaman,
herkesten önce öne düşüyor, aydınların başını çekiyor. O nedenle
12 Eylül Karabasanının sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıyor.
Halbuki, o kapatılan TBMM içindekilerin düzenlediği yasalardan çekmediği
kalmamıştır onun. 12 Eylül Karabasanının getirdiği Anayasayla siyasal
konumlarını yitiren, çıkarları zedelenenler susarken, haksızlığın
yasalaştırıldığı, gerçekte yurt hayınlığı sayılabilecek, o karabasanın
karşısına dikiliyor. Canını, kalemini koyuyor ortaya. Hepimizden
daha sivil bir demokrat.
Çağıncıl düşünceden,
özgür düşünüşten, eleştirel bakışlı aydından rahatsız olan düzen,
onu mesleğinden, işinden aşından etmiş, ordudan atmış: Tescilli
diye ondan çekinen yazın, yayın dünyası, onun yetkin kalemini, aydın
kişiliğini, bırakın kollamayı, korumayı, yazılarına yayımlama yürekliliği
gösterememiş. Tek başına sokakta, aç, sürekli izlenen günah keçisidir.
Düzenin pirelendiği her kıpırdanmada, sorgusuz sualsiz içeri tıkılacakların
başındadır. Polis kayıtlarında ilk sayfasının ilk satırında siyasal
zanlı bir adam: Yılmıyor. Kendisini emeğine dayanarak, kafasının
ışığıyla ayakta tutabiliyor. Hem de aydın sorumluğundan soyunmadan.
Kendisini dışlayan düzeni aşarak, Türkiye'yi yapıtlarıyla dışarıda
temsil ediyor, bizi dilimizle dünyaya eklemlendiriyor. İç ve dış
kuşatmaları yarıp geçiyor, zorlukları yırtıp geçen bir direniş örneği.
Bir adam ki kendisini yaratırken, ulusuna onur katıyor.
Bakkallıktan
başlayarak ekmek parası için girip çıkmadığı iş yok. Ekmeğini, çarpık
düzenin, baskıcı yönetim elinden çekip alıyor. Kendisine yüz vermeyen
basın dünyasının kapılarını kendi gücüyle açıyor. Yazın dünyasından
önüne çekilen duvarları yıkıyor, dahasını aşıyor. Türk dilinin,
Türkçe yazış ve söyleyişin yetkin örneği oluyor. Vaktiyle kapısını
aramayan yazın dünyasında yetkin bir yer ediniyor. Yıllarca Türkiye
Yazarlar Sendikası Başkanlığı yapıyor. Yapıtları, onlarca
yabancı dile çevriliyor. Türk dilini, düşüncesini yabandı dil ve
ülkelere taşıyor. Kendisini vatan haini sayan düzene ulusal bilinç
ve kimlik dersi veriyor.
Türk mizah zekâsını
derleyip toparlayarak, çağdaş anlayışla dokuyor, güncelle ve yaşamıyla
ilişkilendiriyor, halkın yolunu aydınlatıyor. Yolumuzu, yönümüzü
aydınlatan bir ışıkçı o. Kimileri, Aziz Nesin'in edebiyatçı
olup olmadığını tartışıya almak istemiştir. O yetenek, edebiyatın
dikalâsını bilirdi, başarmıştır da. Onun seçimi, kendisini belli
çevrelerin katında yüceltmek değildi: Hep halkının sağduyusunu,
diyalektiğin, anadilimizin ve ulusal bağımsızlık, ulusal kimliğimizin
ölçütlerine vurarak işlemiş, boyutlandırmıştır. O, halkının, ulusunun
dünyaya eklemlenen yazarıydı. Ulusalla evrenseli emiştirdi. Promete
kimliğini yaşadı. Tek başına bir ışık ordusu desek, abartma
mı olacak? Sanatını, önce ulusuna adayan, oradan evrensele uzanan
bir yazardı Aziz Nesin.
Bir ülkenin,
kültürün ve dilin, dış dünyadaki resmi elçilerinden daha oylumlu,
daha etkili elçileri sanatçılarıdır. Çeşitli dillere çevrilen, dış
dünyadan ödüller alan Aziz Nesin, bizim dil, düşün, kültür
elçimizdi. Dış dünyadaki yüz akımızdı. İşte, ulusunun, dilinin,
kültürünün sağlıklı işçisi, temsilcisi olmanın örneği! Orduların
kazanamayacağı kazanmış bir kahraman!
Günümüzde, anamalın
borusunu öttüren, kalemini dayandığı basın ağalarından alacağı paya
koşan, okuru polisiyenin, pornonun peşinde koşturan, uçuk kaçık
yazılarla okuru uyku beşiğinde ninnileyen, demokratlığı özümsemeden,
sahte demokratların borusunu çalan, ulusal dil ve düşünüş iklimimizden
yozutan, şeriatçılara yamanarak tutunmaya çalışan, yabancıya yamanarak
evrensele ulaşma sanısına kapılan, bikaç yabancı sözcükle Batılı
olacağını düşleyen kimilerinin, edebiyat alanında cirit attığını
görünce, Aziz Nesin, gözümüzde daha da büyüyor, gönlümüzde
daha da çiçekleniyor. Ondan alacağımız daha ders var.
Ağustos 2011
Yazarın Önceki
Yazıları:
İnsana Değgin
Öfke
Düşünce,
Düşünüş
Düşünmek
Türkçe Denemeye Katkı
Yiğit, Sert ve Dik Adam mıyım?
Soyadı Sahtekârıyım
SÖZ VE İNSAN / (Sözüne bak, insanını tanı)
Sözcük Seçimine Özen
Seslendirme ve Noktalamanın Önemi
Dil Savrukluğunun Nedenleri
Dilimizde Edim ve Edicinin Özellikleri
|