Karı-koca sanatçılar, İzmir, Vankuver derken, Toronto'da karar kıldılar.
Türkiye'den
Kanada'ya sanat köprüsü ve Ressam Atanur-Asuman Doğan çifti

Fotoğraf:
Sinem Vardaryıldız.
Değerli okuyucularımız,
bu sayımızda köşemize, eşiyle birlikte dünyanın dört bir yanında
sergiler açan, ressam ve heykeltıraş Asuman Doğan'ı konuk ettik.
Kendisi, gazetemizin geçtiğimiz günlerde Montreal'de düzenlediği
1. Türk Kültür Festivali bünyesinde açılan Türk ressamları sergisine
katıldı. Kendisinin ve eşi Atanur Doğan'ın birbirinden güzel suluboya
tablolarını sergileyen Asuman hanım, sergimizin açılış kokteylinde
bakın bizlere neler anlattı...
- Bize biraz
kendinizi tanıtır mısınız?
- Bizim hayat hikâyemiz aslında eşim Atanur'la başladı. Kendisiyle
üniversitede tanıştık. İzmir'de 1983-87 yılları arasında Eğitim
Fakültesi'nde okuduk. İkimiz de Heykel Ana Sanat Dalı mezunuyuz;
aynı sınıftaydık. Daha önce de geçmişime baktığım zaman, çocukluktan
beri resim yapıyordum. Liseyi Güzel Sanatlar Lisesi gibi bir okulun
resim bölümünde okudum. Sonra üniversiteye geçişte de öyle oldu.
Eşimin de aynı böyle hikâyeleri var. Sonra da beraber çalışmaya
başladık...
- Heykel
okuduğunuzu söylediniz, resme geçiş nasıl oldu?
- Evet heykel okuduk ama, heykel okurken aynı anda resim çalışmalarını
da sürdürdük. Gezdiğimiz yerlerde resimler çektik, sulu boya resimler
yapmaya başladık ve suluboya tekniğimizi ilerlettik. Heykel çalışmalarımız
da var. Atanur'un İzmir'in bazı yerlerinde, parklarda falan heykelleri
var ama, resim, heykele oranla ekonomik olarak daha kolay gelir
sağlıyor ve bir sanatçı için para kazanmak da çok önemli. O yüzden
resmin üzerinde daha çok durduk.
- Kanada'ya
nasıl geldiniz?
- Kanada'ya 1993 yılında göçmen olarak geldik.
- Yani okul
bittikten sonra bir süre Türkiye'de yaşadınız.
- Evet 87'de okul bittikten sonra evlendik, bir süre öğretmenlik
yaptık, sonra sanatı ve öğretmenliği birlikte yürüttük. Derken baktık
ki sadece sanat yaparak da hayatımızı kazanabiliriz; o zaman öğretmenliği
bırakarak sadece sanatçı olduk. Sonradan da biraz daha uluslararası
bir sanatçı olmak için yurtdışına çıkmaya karar verdik. Bu arada
yaşadığımız bazı olaylar da bizi farklı yerlere getirdi ve böylece
Kanada'ya başvurduk. Çalışmalarımız beğenildiği için hemen kabul
edildik ve 1993 yılında Vancouver'e geldik.
- Yurtdışında
yaşamak için neden Kanada'yı seçtiniz?
- Kanada'nın yaşanacak bir ülke olduğunu biliyorduk, bir de göçmen
kabul ediyorlardı. Çok da isabetli bir karar vermişiz, Kuzey Amerika'da,
Kanada'da yaşamak çok iyi, Vancouver çok güzel bir yer. Ama biz
zaten hep hayatımız boyunca iki taraflı yaşadık. Hem Türkiye'de
hem de Kanada'da yaşadık.
- Peki Vancouver'e
geldiniz, sonra, orada neler yaptınız?
- Biz öğretmenlik falan yapmak istemedik, sadece sanatçı olarak
kalmak istedik. Eserlerimizi bir yerlerde sergileyip hayatımızı
yürüttük.
- Güçlük
çektiniz mi?
- Hayır hiç çekmedik. Biz farklı alternatifleri (seçenekleri) de
değerlendiren insanlar olduğumuz için, nerede satış fırsatı varsa
onu değerlendiririz. Bu kışı saymazsak, biz son beş yıldır hep Türkiye
ağırlıklı yaşadık. Yani kışları İzmir Güzelbahçe'deydik, orada evimizi
falan da yaptık. Yazları da Vancouver'e gelip çalışmalarımızı sergiliyorduk.
Ancak bu sene başında büyük oğlumuzun okulu nedeniyle Toronto yakınlarında
Oakville'e yerleştik. Değişik bir yer, çok memnunuz, bu arada Montreal'i
de çok sevdik, Fransız kültürünün etkisi çok görülüyor, Kanada'nın
diğer bölgelerinden çok farklı.
- Bu arada
Kanada'nın kışıyla da tanıştınız herhalde. Vancouver oldukça ılıman
iklimli oysa Toronto'da kışlar oldukça çetin geçiyor.
- Evet öyle oldu, bol bol kar küreledik.
- Artık bundan
sonra kışları da buradasınız herhalde.
- Öyle olacak. İki oğlumuz var, büyük yüksek öğrenime başladı, "visual
arts" (Görsel Sanatlar) okuyor. Onu da sanatçı yapıyoruz yani.
Küçük de altıncı sınıfta; götür-getir biraz zor oluyor tabi. Belki
Noel zamanı gideriz artık Türkiye'ye. Burada yazın market (pazar)
daha iyi olduğu için yazları burada olmak zorundayız. Kışın da üretiyorsun,
fotoğraflarını çekiyorsun, yazın sergileyip, paranı kazanıp tekrar
aynı şeye başlıyorsun. Böyle dönüyor işte.
- Suluboya
çalışıyorsunuz değil mi?
- Evet, karı koca ikimiz de suluboya yapıyoruz. Eşim Atanur daha
çok figür çalışmayı sever, bense sokaklar, manzara. Bu sergide daha
çok Türk motifi ağırlıklı resimlerimiz var ama, bizim çok daha farklı
çalışmalarımız da var. Mesela Avrupa sokaklarından resimlerimiz
var, gittiğimiz yerlerden çektiğimiz fotoğrafları resme dönüştürüyoruz.
- Ve geçinebiliyorsunuz.
- Evet. Bunun çok zor olduğunu biliyoruz. Çoğu sanatçı çok zor durumda
ama, sadece sanatçı olmak yetmiyor tabi. Başka artılarınızın olması
gerekiyor. Çok iyi bir komünikasyon (iletişim) gerekiyor, pazarlama
becerisi olması gerekiyor. Tabi güçlü bir sanatçı olmak şart, ama
bu tek başına yetmiyor. Araştırmacı olmak gerek, işi nerede tüketebiliyorsan
oraya gitmen lazım, her şeyi denemek, çaba sarf etmek gerek. Yoksa
öyle gelip de koleksiyoncu resim alacak diye bir şey yok, olmuyor
yani. Dünya çok büyük, çok fazla sanatçı var, herkes bir şeyler
yapıyor, onun için belli bir kitleye ulaşmak, belli yerlerde olman,
iyi prezantasyonlar (sunumlar) yapman gerekiyor. Müşteri senin resminde
kendinden bir şeyler bulacak, bir şeyler hissedecek ki onu alsın.
- Peki istediğiniz
resimleri yapıyor musunuz, yoksa satacak resimler mi yapıyorsunuz?
Ya da belki istediğiniz resimleri yapıyorsunuz ve onlar da satıyor.
- Genelde ben resim yaparken, "aaa bu resim iyi satar"
diye yapmam. Seçtiğim konularda beni cazip yapan renklerdir. Sokakları
yaparken o derinlik ve perspektifi çok kullanırım ve bunu yaparken
de çok yaratıcı olmak zorundasınız. Çünkü bir sokağa hayat veriyorsunuz,
karakter veriyorsunuz, yoksa dümdüz bir şey olur. Oysa orada insanlar
yaşamaktadır ve biz yaptığımız çalışmalarda bunu hissettirmek zorundayız.
Ben asla bu satar diye resim yapmam. Başladığım çalışmanın sonunu
görüyorsam eğer, onu yaparım ve mutlaka bir alıcı çıkar. Ben resimlerimi
zaman harcayarak yaparım, eşim de zaman harcayan bir sanatçıdır.
Resmi bitirdiğimde paspartuya (iç çerçeve) koyarım ve evde başka
işler yaparken ona bakarım, incelerim, ne eksikleri var diye bakarım.
O eksiklikleri tamamlayıp imzamı attıktan sonra, çerçeveye koyarım
ve biter. Bu kolay bir süreç değil, insanlara dışarıdan çok kolay
geliyor ama, sanatçı olmak kolay değil. Bunun için zaman gerekiyor,
yıllar gerekiyor. Bazen yapamadığımızı düşünüyoruz ama, bu da iyi,
çünkü bu bizim ilerlediğimizi gösteriyor.
- Eşinizle
resimleriniz farklı...
- Evet, o genelde figür çalışır, yakından figürlerdir bunlar. Ben
sokak çalışırım, benimkilerde de figürler olur ama, yakın plan değil,
farklıdır. Ben daha çok renkli çalışırım, Atanur daha çok toprak
renklerini tercih eder. Böylece birbirimizi dengeliyoruz, çalışmalarımızı
beraber sunuyoruz. Tek tek sunsak belki de monoton (tek düze) olurdu.
- Aranızda
rekabet var mı?
- Yok. Ben kişinin kendisiyle yarışması gerektiğine inanan bir insanım.
Kendimizi kendimizle değerlendirmemiz gerekir, dünümüzle bugünümüzle.
Ayrıca her sanatçının kendisine özgü bir tekniği vardır ve her sanatçı
kendine özgü sanatsal sürecini yaşar, ayrıdır, bireyseldir ve onu
ortaya koyar. O yüzden aramızda rekabet yok. Olsaydı yıllardır birlikte
yaşayamazdık zaten. 22 yıl evlilik, 3 yıl arkadaşlık, 25 yıldır
beraberiz. Ayrıca birlikte iki çocuk büyüttük.
- Ne mutlu
size, bunu başarmak pek kolay değil. Ressam olmak isteyen gençlere
neler önerirsiniz?
- Ben dünyaya bunun için geldiğime inanıyorum. Zaten üniversiteye
girerken de sadece güzel sanatları yazdım, başka bir şey istemiyordum.
Okurken eşimin de, benim de nasıl para kazanacağız diye kaygılarımız
vardı. O yüzden başta öğretmenlik yaptık ama, baktım ki sadece resim
yaparak yaşayabileceğim, öğretmenliği bıraktım. İnsanın sevdiği
bir şeyi yaparak hayatını kazanması büyük bir ayrıcalık ama çok
istiyordum, çok çalıştım ve sonunda da başardım. Gençlere de bunu
öneriyorum; çok çalışsınlar, insanlar resimle para kazanılmaz sanıyorlar
ama oluyor işte. Bu işi severek yaparlarsa, kendilerini işlerine
adarlarsa (başarırlar). Çünkü bu 24 saatlik bir iştir, ofiste bırakıp
çıkılmaz, hep aklınızdadır. Yani çok çalışırlar ve kendilerine inanıp
kendilerini geliştirirlerse, kesinlikle başarılı olurlar.
- Teşekkürler
Asuman Hanım, eşinizle birlikte başarılarınızın devamını diliyorum.
Asuman ve Atanur
Doğan çifti ve yapıtları hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler
sanatçıların internet adreslerine başvurabilirler: www.doganart.com
Haziran 2009
Yazarın Önceki
Yazıları:
Montreal'de Türk Kültür Şöleni'ni başlatıyoruz
Duo Romantika'dan dört el'li sevgi damlaları..
Petro Canada'ya karşı işçilerin utkusu
Kriz gerçekten korkunç mu?
"Zekât, bu ülkede herkes tarafından
gerektiği gibi uygulansa…"
Zayıflamak sorun değil, onu korumayı
bilmeli!
Ressam Ali Refik Ataoğul: "Sanatçı
avant-garde olmalı"
Profesyonel bir yardım toplayıcı: Eda
Levi
Fethullah hareketiyle ilgili Mahçupyan:
"O ağın içinde pekişmesi sayesinde tabii ki bir siyasi güç"
Mahçupyan: "Hrant'ın ölümünü
hâlâ kabullenebilmiş değilim."
"Benim planlamacıya ihtiyacım yok
demeyin!"
"Çok paranız olması önemli değil,
elinizdekini akıllıca değerlendirin!"
Rum Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs yurttaşlarına
pasaport veriyor
Melisa, oğlu ve torununa destek için Erivan'dan
geldi
İsmail Cem İpekçi: "Kültürünüzü
yitirmeyin ama, yaşadığınız topluma da karışın!"
|