Çıktık Açık Alınla
Kanada'ya göçeli
bu ay tam 10 yıl oluyor.
Gelirken, bir
gidelim görelim de beş on yıl kalır döneriz diye düşünüyorduk. Meğer
bekâra karı boşamak kolaymış. Gelirken de, geldikten sonra da kimileri
destekledi, kimileri eleştirdi.
Destekleyenlerin
ortak noktası, "bu memleket yaşanır olmaktan çıktı, git kendini
ve aileni kurtar bari" merkezliyken, eleştirilerin ekseninde
"senin gibi bir yurtseverin başka ülkelerde ne işi var?"
şeklindeydi. Benim de kendi kendime burada ne işim var diye sorduğum
oldu. Ama elbette memleketin yaşanır olmaktan çıktığını düşünmedim.
Gelirken de
inancım oydu, şimdi de odur ki, vatana hizmet için de, hıyanet için
de vatan topraklarında olmak şart değildir.
Kaldı ki yaşamak,
mutlu olmak, iyi bir insan, iyi bir ebeveyn olmak için, vatana hizmet
de tek kıstas değildir.
Ama tabi biz
ana kucağında da, asker ocağında da memleket sevdasıyla yoğrulduk.
Sabalara kadar uyumayıp çalıştığımız da oldu, denizin ortasında
titreyerek denizden şehitlerimizi topladığımız da. Her yurtsever
gibi biz de vatan için ölmeye de hazırdık, öldürmeye de.
O yüzden ince
eledik sık dokuduk, hesabımızı kitabımızı yaparken hem eğrisini
doğrusunu değerlendirdik hem de kendimize ve tarihe karşı sorumluluklarımızı.
Sonra da buraya
göçtük.
Gelirken biliyorduk
ki Türkiye'nin baş ağrıları arasında dış ülkelerde yaşayan bazı
diyasporaların yarattıkları baskı ve olumsuz etki vardı. Oysa güçlü
bir Türk Diyasporası bu melanetle çok daha etkin mücadele edebilirdi.
Çivi çiviyi söker diye düşünüyorduk. Haklıydık.
Geldik gördük
ki, "dışarısı" sadece Türkiye düşmanı diyasporaların değil,
Atatürk devrimlerinin ortadan kaldırılması, laik Türk imajının değiştirilmesi
için de kullanılan bir ortama dönüşmüş.
Bu ortamda yapılması
gereken toplumsal etkinliklerin içinde bulunmak, elini taşın altına
sokmak ve biraz da buralarda uykusuz kalmaktı.
Geçtiğimiz on
yılda kişisel engellerimiz elverdiği ölçüde bu doğrultuda çalıştık.
Çok uykusuz geceler geçirdiğimiz oldu. Sırtımızda masalar sandalyeler
taşıdık, ağrıyan kolumuzla yağmur altında pankartlar astık, 24 Nisan'da
Parlamento önünde gösteriler düzenledik, cebimizden paralar harcayarak
toplum için seyahatler yaptık, gazetemize haber toplamaya, köşemizde
aklımız erdiğince topluma yol göstermeye çalıştık. Çağdaş Türkiye'nin
temsilcileri olduk.
Geldiğimizde
Ottava'da yaşayan Türklerin haberleşmeleri için gereken ortak bir
haberleşme sistemi yoktu. Ottava Türklerine ait bir web sayfası
yoktu. Türk Sanat Müziği Korosu yoktu. Tiyatrosu yoktu. Yerel Türk
sanatçılarının senede bir de olsa eserlerini sergileyebileceği bir
ortam yoktu. Dernek çalışmalarına yeterli katılım yoktu. Yönetimde
yeni yüzler yoktu.
Ottava Türk
toplumuna hizmet etmiş büyüklerimiz hatırlanmıyordu.
Şehit Askeri
Ateşe Atilla Altıkat anılmıyordu.
Ottava Türk
toplumu dini esaslara dayalı bir cemaatin kucağına doğru kaymaktaydı.
Sivil toplum
örgütlerinin temsilcileri ile devletin resmi temsilcileri arasında
kara kediler dolanıyordu.
Bu işe gönül
veren arkadaşlarımızla birlikte el ele verdik. Birilerinin ardından
dedikodu yapmak, katılanları yemeklerden kovmak, insanları kızdırıp
küstürüp başka örgütlere yönlendirmek yerine, herkesin önünü açarak,
kıyısında köşesinde oturanların ayaklarına giderek, aramıza davet
ederek, katılımcı, şeffaf ve dürüst bir şekilde topluma hizmet etmeye
çabaladık.
Elimizden bu
kadarı geldi. Bizden sonra kimi noktalara geri gidildi, kimi yapılanlara
sahip çıkıldı. Sahip çıkanların da, sahipsiz bırakanların hemen
hepsinin ortak noktası, biraz da bizim yüzümüzden o mevkilerde olmalarıydı.
Elbette yapılanlar
yeterli değildi. Bu bir ekip işiydi ve ekipler değişe bile daha
da iyilerini yapmak mümkündü. Ama gün geldi kişisel sorunlarımıza
yenik düştük, gün geldi kişilerin nasırlarına bastık, olmadı.
Olsaydı, belki
de şimdi Türk Gecelerinde 1000 kişinin katıldığı yemekler yenilecek,
Ottava Türk Kültür Merkezi kurulacak, kimseyi dışlamayan ve Türkiye'nin
çağdaş yüzünü, derin kültürel mirasını yansıtan Türk Festivalleri
gelenekselleşecekti...
Ağustos 2009
Yazarın önceki
yazıları:
Yorumsuz Yorum
Adam Olmak İstemiyorum!
Kanada - Türkiye Diplomatik İlişkileri Alt
Düzeye İndirilmelidir!
24 Nisan
Kendimize Sormamız Gereken Soru
Ottava Türk Derneği (3)
Ottava Türk Derneği (2)
Ottava Türk Derneği (1)
İki Kere Okunması Gereken Yazı
Kanada Parlamentosunda İlk Türk Parlamenter
Gün Gelir
Boşuna Yazılmış Bir Yazı
Ottava Türk Festivali
Örgütlendiremediklerimizden misiniz?
Çağdaş Ağalık Sistemi
Türkiye Laiktir, Laik Kalacak
Eleştiri Delinin Düdük Çaldığı Gibi Yapılmaz!
Başım Ağrıyor
Sivrisinek Masalı
Hadi Görünelim!
|