Yalçın DİKER
Diyaspora-Türk



BİZİM ERMENİLER


Ermeni müşterilerimin evine gittiğimde en dikkatimi çeken evin döşenme stili oluyor.

Evlerimizin iç dekorasyonu tümüyle aynı.

İlk dikkati çeken şey, örtüler oluyor. Masalardaki örtüler aynı, orta sehpalardaki örtüler aynı.

Bakır süsler aynı, ünitenin içinde sergilenen tabaklar, kristal bardaklar aynı.

Hatta annemin evindeki gibi ünitenin içindeki her rafın ucundan sarkan örtüler aynı.

Yerlerdeki halılar aynı, mobilyaların şekilleri aynı. Perdelerin dizaynı aynı.

Hiç biri aksatmaksızın çay veya Türk kahvesi isteyip istemediğimi soruyor.

Genelde sevinerek kabul ediyorum. Çünkü kahvenin tadı aynı, cezveler aynı, kahve fincanları aynı, su ile birlikte sunuluşu aynı.

Yanında sormaksızın ikram ettikleri lokumlar, el yapımı baklava, börek veya kurabiyeler aynı.

Kahvenin köpüğü aynı.

İnce belli çay bardakları aynı, üstü dantel örtü ile kapatılmış cam sürahi aynı.

Çoğu Türkiye ile yakından ilgililer. Türk iç politikasını takip ettikleri belli. Genelde Türkiye'nin uyguladığı politika ile ilgili konu açıyorlar ama ben girmiyorum.

Beni ben olduğumdan ziyade Türk olduğum için sevdiklerini hissediyorum.

Kimileri kendi aralarında Türkçe konuşuyor kimileri sadece anlıyor ama konuşamıyorlar.

Kimisi Zeki Müren'in CD'si var mı, bulabilir misin diye soruyor, kimisi arabasındaki radyosundan çıkardığı İbrahim Tatlıses'in CD'sini hediye ediyor.

Toronto'da bir kuyumcuda babasına Türkçe seslenen ve Türk sanarak "Aaa, siz de mi Türk'sünüz" diye sorduğum aile biz Türk değiliz Ermeni'yiz diyorlar. Niye kendi aralarında Türkçe konuşurlar anlamıyorum. Ama gururum okşanıyor.

Montreal'de kumaş satan bir mağazada kızına Türkçe "teşekkür ederim" demeyi öğretmeye çalışan otuzlu yaşlardaki hanımın da Kanada doğumlu Ermeni olduğunu öğreniyorum. Kızına Türkçe öğretiyor ama benimle Türkçe konuşmak istemiyor. Nedenini anlamıyorum ama gururum kırılıyor.

İki toptancı firmasının temsilciliğini yapan Lübnan Ermenisi dostum Ottava'ya her gelişinde özellikle bana yemek ısmarlamak istiyor. Birlikte ya Türk ya Yunan lokantasına gidelim diyor. Sohbet sırasında ağzını arıyorum sadece Ottava'da 30 civarında perakendecinin temsilcisi olduğunu söylüyor. Ama her gelişinde benimle birlikte yemek yemeyi ve sohbet etmeyi tercih ediyor. Geçen yılbaşında da elinde bir tepsi baklava ile gelmişti.

Bir diğer Ermeni müşterim parası karşılığı Türkiye'de pazarda satılan terliklerden ısmarlıyor. Elbette parasını almıyorum.

Biraz yakınlaşınca ister istemez konu buraya göç ve 1915 olaylarına geliyor.

Konuşmaktan utanır gibi kimi zaman kenarından köşesinden dokunurcasına konuya değinip geçiyorlar, kimi zaman da saatlerce süren bir sohbette eteklerindeki taşları döküyorlar.

Neler mi diyorlar? Onlar ayrı bir yazı konusu.

Ama onlarla konuşurken, onları dinlerken görüyorum ki alınacak çok yol, yapılacak çok iş, konuşulacak paylaşılacak çok şeyler var.


Aralık 2009


Yazarın önceki yazıları:

Bilmiyorum
Federasyon
Altıkat'ı Anma Töreni Üzerine
Çıktık Açık Alınla
Yorumsuz Yorum
Adam Olmak İstemiyorum!
Kanada - Türkiye Diplomatik İlişkileri Alt Düzeye İndirilmelidir!
24 Nisan
Kendimize Sormamız Gereken Soru
Ottava Türk Derneği (3)
Ottava Türk Derneği (2)
Ottava Türk Derneği (1)
İki Kere Okunması Gereken Yazı
Kanada Parlamentosunda İlk Türk Parlamenter
Gün Gelir
Boşuna Yazılmış Bir Yazı
Ottava Türk Festivali
Örgütlendiremediklerimizden misiniz?
Çağdaş Ağalık Sistemi
Türkiye Laiktir, Laik Kalacak
Eleştiri Delinin Düdük Çaldığı Gibi Yapılmaz!
Başım Ağrıyor
Sivrisinek Masalı
Hadi Görünelim!